ENGLİSH LESSONS
BASİT
CÜMLE
1. CÜMLE
Normal koşullarda (yani, devrik yapı vs. bulunmayan
durumlarda) en basit şekli ile cümle iki unsurdan oluşur:
Özne + Yüklem
(Subject) + (Verb)
Türkçe'de özne çoğu zaman yüklemin sonuna
bir "kişi eki" olarak eklenebildiği için açıkça kullanılmasına
gerek kalmayabilir.
- (Ben) geldim.
- (Sen) nasılsın ?
İngilizce'de böyle birşey - çok sınırlı da
olsa bazı konuşma durumları dışında - söz konusu olamaz.
* (I) came.
* How are (you) ?
Çoğu zaman basit cümlede bir de nesne
bulunur.
1.1. Subject + Verb
Türkçe bir basit cümlede şu yapı her zaman için geçerlidir.
1
2
ÖZNE + YÜKLEM
Mehmet öğretti.
İngilizce bir basit cümlede de, nesne
bulunmadığı durumlarda, bir farklılık görülmez.
1
2
SUBJECT + VERB
Mehmet taught.
1.2. Subject + verb + object
Türkçe bir cümleye nesne eklendiği zaman, sıralama şöyle
olur:
1
2
3
ÖZNE + NESNE + YÜKLEM
Mehmet oğluna
öğretti.
İngilizce bir cümleye nesne eklendiği
zaman, Türkçe cümle yapı ile arasındaki ilk temel fark ortaya
çıkar.
1
3
2
SUBJECT + VERB + OBJECT
Mehmet taught
his son.
2. BASİT CÜMLELERİN ÇEVİRİSİ
2.1. Subject + verb
Türkçe ve İngilizce basit cümle yapıları sadece özne ve
yüklem söz konusu olduğunda bir farklılık göstermediği için,
çeviri konusunda yapı açısından bir sorun çıkmamaktadır.
1
2
ÖZNE + YÜKLEM
Mehmet geldi.
Mehmet
came./has come.
SUBJECT + VERB
1
2
2.2. Subject + verb + object
Nesne söz konusu olduğunda Türkçe ve İngilizce basit cümle
yapıları birbirinden farklı olduğu için, çeviri işlemi sırasında
da cümleyi oluşturan unsurların dizilişinde değişiklik yapmak
gerekecektir.
1
2
3
ÖZNE + NESNE + YÜKLEM
Mehmet eve
geldi.
Mehmet
came
home.
SUBJECT + VERB + OBJECT
1
3
2
Bu cümlelere yer, zaman ve durum belirten
kelime ve yapıların da eklenmesi durumunda her iki dil
arasındaki yapısal farklılıklar iyice belirginleşecektir.
Basit cümlelerin yapısı konusu çeviri açısından - kolay
göründüğü için - önemsenmeyebilir. Ancak,
SVO (İngilizce
SOV (Türkçe)
yapısının, karmaşık cümlelerin çevirisini yaparken sürekli
gözönünde tutulması gerekecektir. Bu konu ileri konularda
ayrıntılı olarak ele alınmakta.
ZAMAN
KAVRAMI
1. GiRiŞ
Bu ve bunu izleyen ana başlık altında İngilizce'de yer alan
bütün zamanlar (= tense) ve yardımcı yüklemler (= modal verbs)
iki ayrı başlık altında ele alınmaktadır. Zamanlar "Present",
"Past", ve "Future" sırası ile, yardımcı yüklemler ise alfabe
sıralamasında ele alınmaktadır. Önemli çeviri özellikleri, her
zaman olduğu gibi, kutu içinde verilmektedir.
2. "Present" : Geniş zaman / Şimdiki zaman
2.1. Simple Present Tense
a) Her zaman
olan/olabilecek olaylar için kullanılır.
- The earth rotates around the
sun.
Dünya güneşin çevresinde döner.
b) Bir olayı naklederken,
özellikle hikaye dilinde kullanılır.
- Rosencrantz flips a coin.
Rosencrantz yazı tura için para atar.
c) Her zaman olan, olabilecek
ve bir sıkl??a sahip olayların anlatımında kullanılır.
- I always/sometimes/rarely brush
my teeth.
Dişlerimi her zaman/bazan/nadiren fırçalarım.
Simple
Present'ın bu kullanımları (A-C) Türkçe'ye aktarılırken
"yüklem + -Er/-Ir" yapısı kullanılır.
d) Geleceğe
ait kesin bir olaydan söz ederken kullanılır.
- We set off after lunch.
Öğle yemeğinin ardından yola çıkıyoruz.
e) Normalde "yüklem +
-ing" yapısı ile kullanılmayan bazı yüklemlerle birlikte
kullanılır. Bu yüklemlerin başlıcaları:
astonish,
belong to, believe, concern, consist of, contain, depend on,
deserve, detest, dislike, doubt, feel, fit, forget, guess, have,
hear, hate, imagine, include, impress, know, like, love,
need, owe, realize, recognize, regret, resemble, remember,
satisfy, see, seem, smell, sound, suppose, taste, think,
understand, want, wish
·
feel yüklemi "fikir sahibi olmak" (- I feel
he is right) anlamında "-ing" almaz; "hissetmek" anlamı (- How
are you feeling today?) taşıdığında "-ing" alır.
·
have yüklemi "sahip olmak" (- She has three
children.) anlamında "-ing" almaz"; "..almak / yemek" anlamı (-
They are having lunch.) taşıdığında "-ing" alır.
·
hear yüklemi alışılmadık durum
belirttiğinde (- I'm hearing things. / Gaipten sesler
duyuyorum.) "-ing" ile kullanılabilir.
·
see yüklemi alışılmadık durum belirttiğinde
(- I'm seeing double) "-ing" ile kullanılabilir.
·
smell yüklemi "koku salmak" (- It smells
nice.) anlamında "-ing" almaz; "koklamak" anlamı (-She is
smelling the flowers.) taşıdığında "-ing" ile alır.
·
taste yüklemi "tadı olmak" (- It tastes
nice.) anlamında "-ing" almaz; "tatmak" anlamı (- Why are you
tasting the soup?) taşıdığında "-ing" alır.
·
think yüklemi "fikir sahibi olmak" (- I
think he is right.) anlamında "-ing" almaz; "düşünmek" anlamı (-
What are you thinking ?) taşıdığında "-ing" alır.
Simple Present'ın bu kullanımları (D-E) Türkçe'ye
aktarılırken "yüklem + - Er/-Ir" ya da çoğu kez "yüklem + -
Iyor" yapısı kullanılır.
f) Emir
vermek için kullanılır.
- Stop !
Dur !
2.2. Present Continuous Tense
a) Şu anda
gerçekleşmekte olan olaylar için kullanılır.
- You are reading a sentence.
Bir cümle okuyorsun/okumaktasın.
b) Şu aralar olmakta olan
olaylar için kullanılır.
- I am reading a wonderful novel.
Şahane bir kitap okuyorum/okumaktayım.
c) Geleceğe yönelik kesin
planlarda kullanılır.
- What are you doing tomorrow ?
Yarın ne yapıyorsun ?
d) Konuşmacıyı tedirgin eden
ve sık tekrarlanan bir olay için "always" ile birlikte
kullanılır.
- She is always
complaining about my dog.
Sürekli / Hep / Durmadan köpeğimden şikayet ediyor.
Present
Continuous'un bu kullanımları (A-D) Türkçe'ye "yüklem +
-Iyor/-mEktE" kullanılarak aktarılır.
2.3. Present Perfect Tense
a) Az önce
tamamlanan bir olay için, genelde "just" ile kullanılır.
- I have just drunk a cup of tea.
Az önce/Daha şimdi bir fincan çay içtim.
b) Yapılmış
ama zamanı belli olmayan eylemler için, ya da zaman belli olsa
da eylemin kendisi kadar önemli olmadığı durumlarda kullanılır.
- Peter has
been to the States twice.
Peter Amerika'da iki kez bulundu./Birleşik Devletler'e
iki kez gitti.
c) Geçmişte yapılmış, şu anda
ya da gelecekte yapılabilme olasılığı var olan olaylar için
kullanılır.
- He has won 3
Oscars.
3 Oscar kazandı.
d) Sınırları
kesin belirtilmeyen bir zamanı belirtmekte olan bir terim ile
birlikte [1], ya da, olayın geçtiği zaman diliminin henüz sona
ermediği durumlarda [2] kullanılır.
- The
population has risen dramatically lately. [1]
Nüfus son zamanlarda önemli ölçüde arttı/artmıştır.
Present
Perfect'in bu kullanımları (A-D) Türkçe'ye "yüklem + -DI",
çeviri metni resmi bir dil taşıdığında da "yüklem + - mIştIr"
yapısı ile aktarılır.
- They haven't
had a holiday this year. [2]
Bu sene tatil yapmadılar.
e) "be" yüklemi ile birlikte,
nitelik, yer, vs. belirten yapıların oluşturulmasında
kullanılır.
- I have been a
teacher for 7 years.
Yedi senedir öğretmenim/öğretmenlik
yapmaktayım/yapıyorum.
Bu kullanım
(E) Türkçe'ye "yüklem + -DIr" yapısı ile aktarılırsa da -DIr
takısı genelde düşer.
2.4. Present Perfect Continuous Tense
a) Present
Perfect'ten farklı olarak, daha süreli bir eylemi kapsar.
- I have been writing since ten
this morning.
Bu sabah ondan beri yazıyorum/yazmaktayım.
b) Kimi zaman, olayın kendisi
bitmiş olsa bile etkisi sürmektedir.
- You look terrible. Have you been fighting ?
Berbat görünüyorsun. Kavga mı ettin ?
Present
Perfect Continuous Türkçe'ye, eylem sonuçlanmamış ise (A)
"yüklem + -Iyor/-mEktE", eylem sonuçlanmış ise (B) "yüklem +
-DI" ile aktarılır.
3. Past : Geçmiş zaman
3.1. Simple Past Tense
a) Geçmişte
belirli bir zamanda bitmiş bir olay için kullanılır. Bu
kullanımın Present Perfect'ten farkı olayın geçtiği zamanın ve
ayrıntıların önem kazanmasıdır.
- He left a
minute ago.
Bir dakika önce çıktı.
- Where did the accident happen ?
Kaza nerede oldu ?
Simple Past'ın
bu kullanımı (A) Türkçe'ye "yüklem + -DI", daha resmi yapılarda
ise "yüklem + mIştIr" kullanılarak aktarılır.
b) Geçmişe
ait bir alışkanlık için "always", "never", vs. ile kullanılır.
- He always wore a hat.
Sürekli/Hep şapka giyerdi.
Simple Past'ın
bu kulanımı (B) Türkçe'ye "yüklem + -I/ErdI" kullanılarak
aktarılır.
3.2. Past Perfect Tense
a) Geçmişe
ait iki olayın bulunduğu bir durumda ve bu iki olaydan birinin
diğerinden önce olması halinde, önce olan olay için "Past
Perfect", sonra olan olay için de "Simple Past" kullanılır.
- When the
police arrived, the burglad had escaped.
Polis geldiğinde hırsız kaçmıştı.
b) "Past Perfect" temelde
"Present Perfect'in past halidir.
- He had won 3 Oscars.
3 Oscar kazanmıştı.
Past
Perfect Türkçe'ye "yüklem + -mIştI" ile, ya da, pek sık
olmasa da, "yüklem + - DıydI" ile aktarılır.
3.3. Past Perfect Continuous Tense
"Present Perfect Continuous" yapının past halidir.
- I had been
writing since 10 this morning.
O sabah 10'dan beri yazmaktaydım.
- You looked terrible. Had you
been fighting ?
Berbat görünüyordun. Kavga mı etmiştin ?
Past
Perfect Continuous Türkçe'ye " yüklem + - Iyordu / -mEktEydI
/ -mIştI kullanılarak aktarılabilir.
3.4. Past Continuous Tense
a) Geçmişte
bir süre devam etmiş olan olayların aktarımında kullanılır.
- She was earning quite a lot of
money.
Oldukça çok para kazanıyordu / kazanmaktaydı.
b) Devam etmekte iken ani ve
daha kısa bir eylemle karşılaşan ya da o eylem tarafından
kesintiye uğratılan bir eylem için kullanılır.
- When she heard the explosion
she was having bath.
Patlamayı duyduğunda banyo yapıyordu.
Past
Continuous Türkçe'ye "yüklem + -Iyordu / -mEktEydI" ile
aktarılır.
3.5. "Infinitive" yapılarda past
"Infinitive" (to + yüklem) İngilizce'de "to have + V3"
ile past hali alır.
- He is
believed to have a big fortune. PRESENT
İnanışa göre büyük bir serveti var.
- He is believed to have lived in
misery. PAST
İnanışa göre sefalet içinde yaşadı / yaşamış.
3.6. "Gerund" yapılarda past
"Gerund" (yüklem + - ing) yapısı "having + V3"
kullanılarak past yapılabilir.
- Having
completed the task, the students had a break.
(= After they had completed ... )
Görevi tamamladıktan sonra öğrenciler ara verdiler.
Bu yapı perfect nitelik de
taşıyabilir.
- Having
completed the task, the students will have a break.
(= After they have completed .... )
4. Future: Gelecek zaman
4.1. will
a) Bir plan
ya da kesinleşmiş amaç olmadığı durumlarda kullanılır.
- Don't worry. You'll succeed.
Endişelenme. Başaracaksın.
Bu kullanım
(A) Türkçe'ye "yüklem + - EcEk" ile aktarılır.
b) Sonucun
kesin / doğal olduğu bilinen durumlarda, kimi zaman da bir
inatlaşma söz konusu ise kullanılır.
- When it is
wet, this paint will give a terrible smell.
Islakken bu boya berbat bir koku salar /
salacaktır.
- Don't insist. She will say no.
Israr etme. Hayır der / diyecektir.
Bu kullanım
(B) Türkçe'ye "yüklem + - I/Er" ya da "yüklem + - EcEkDIr" ile
aktarılır.
4.2. be (am/is/are) going to
a) Bir plan
ya da kesinleşmiş amaç olduğu zaman kullanılır.
- Don't worry. I'll help you.
Endişelenme. Sana yardım edeceğim.
b) Bir eylemin
gerçekleşeceğine ait kesin iz, belirti varsa kullanılır.
- She looks very pale. I think
she's going to faint.
Çok solgun görünüyor. Sanırım bayılacak.
Bu kullanımlar
(A-B) Türkçe'ye "yüklem + - EcEk" ile aktarılır.
c) "was /
were going to" yapısı yapılması amaçlanan ama gerçekleşmesine
olanak ya da gerek kalmayan eylemler için [1] - ya da bunun tam
tersi olarak gerçekleşmesine gerek yokken gerçekleşen [2] -
olaylar için kullanılır.
- I was going
to call him. He called me. [1]
Onu arayacaktım. O beni aradı.
- They weren't going to visit the
ancient church but they did so while they took shelter there
during the rain. [2]
Antik kiliseyi gezmeyeceklerdi ama yağmurdan korunmak
için oraya sığındıklarında geziverdiler.
Bu kullanım
(C) Türkçe'ye yüklem + - EcEktI" ile aktarılır.
4.3. be (am/is/are/ ..) to
a) "will
(definitely)" anlamında kullanılır.
- The Queen is to visit New
Zealand.
Kraliçe Yeni Zelanda'yı ziyaret edecek.
Bu kullanım
(A) Türkçe'ye "yüklem + - EcEk" ile aktarılır.
b) "should"
anlamında kullanılır.
- You are to do your homework.
Ev ödevini yapman gerek.
Bu kullanım
(B) Türkçe'ye "should" gibi aktarılır.
4.4. Future Continuous Tense
Gelecekte sürüyor olacak eylem için kullanılır.
- This time
tomorrow, I'll be sleeping.
Yarın bu saatler uyuyor olacağım.
Future
Continuous Türkçe'ye "yüklem + - Iyor / - mEktE olacak" ile
aktarılır.
4.5. Future Perfect Tense
Gelecekte bir zamanda tamamlanmış olacak eylem için - genelde
zaman belirten by kelimesi ile birlikte - kullanılır.
- This time
tomorrow, I'll have gone to bed.
Yarın bu saatler yatmış olacağım.
Future Perfect Türkçe'ye
"yüklem + - mIş olacak" ile aktarılır.
YARDIMCI
YÜKLEMLER
1. Tanım
Bu bölümde ele alınan yüklemler birer yardımcı yüklemdir. Tek
başlarına kullanıldıklarında yüklem olarak taşıdıkları anlamı
taşımazlar ("Yes, I can" gibi kısa yanıt durumları dışında). Bu
nedenle, kimi yardımcı yüklemlerin isim ya da yüklem olarak
taşıdıkları anlama (can (n) = teneke kutu, have
(v) = sahip olmak, May (n) = Mayıs, must (n) =
gereklilik, will (n) = irade; vasiyetname) dikkat etmek
gerekebilir.
2. Kullanım ve Çeviri
Yardımcı yüklemler alfabe sırasına göre ele alınmıştır.
2.1. be (am / is / are) able to
"Bir şeyi yapabilmek" anlamını taşır.
- I am able to
run a mile.
Bir mil koşabilirim.
- They will be able to complete
the project on time.
Projeyi zamanında tamamlayabilecekler.
- She was able to say a few
words.
Birkaç kelime söyleyebildi.
- We haven't been able to
understand it.
Onu anlayabilmiş değiliz.
Bu yapı
Türkçe'ye "yüklem + - EbIl- " ile aktarılır. Gerekli zaman
takısı eklenir.
2.2 can
a) bir şeyi
yapabilmek
- Can you speak German ?
Almanca konuşabilir misin ?
b) olasılık
- He can be here any moment.
Her an gelebilir.
c) izin, rica
- Can I leave early ?
Erken çıkabilir miyim ?
- Can you turn the volume down ?
Sesi kısabilir misin ?
Bu kullanımlar
(a-c) Türkçe'ye "yüklem + - EbIl- ile aktarılır.
d) Olumsuz
sonuç çıkarma
- It can't be her. She is much
taller.
Bu o olamaz. O daha uzun boylu.
e) Geçmişe ait olumsuz sonuç
çıkarma.
- She can't have left earlier.
Daha erken çıkmış olamaz.
2.3. could
a) Geçmişte
bir şeyi yapabilmek.
- I could swim across the lake
then.
O zamanlar gölü yüzerek geçebilirdim.
b) olasılık
- Perhaps she could answer all
the questions.
Belki de tüm sorulara yanıt verebilir.
c) izin, rica
- Could you do me a favour ?
Bana bir iyilik yapar mısın ?
d) teklif
- Could we meet at around 12
tomorrow ?
Yarın saat 12 civarında buluşabilir miyiz ?
e) Sonuç çıkarma
- He could be at home. He could
be sleeping.
Evde olabilir. Uyuyor olabilir.
f) Gerçekleşmemiş, geçmişe ait
olasılık
- I could have passed the test.
Sınavı geçebilirdim.
2.4. dare
a) Cesaret
etmek
- She daren't do it.
Yapmaya cesaret edemez.
b) Sadece I daresay
yapısı ile, olasılık
- I daresay you are tired.
Sanırım yorgunsun.
2.5. had better
Tercih, "olsa iyi olur"
- Hadn't we
better start rightaway ?
Hemen başlamak/başlamamız iyi olmaz mı ?
- I'd better keep it in a box.
Onu bir kutuda saklasak iyi olur.
2.6. have (got) to
a)
Konuşmacının gerçeklere dayanarak ilettiği zorunluluk.
- She has to leave immediately.
There is a phone call.
Hemen çıkması gerek. Telefon var.
b) Gerekmezlik (= needn't )
- You don't have to study at all.
Hiç çalışman gerekmez.
- She won't have to go.
Gitmesi gerekmeyecek.
- We didn't have to buy anything.
Hiçbirşey satın almamız gerekmedi.
Kimi zaman have = sahip olmak
yüklemi, have to yardımcı yükleminin kullanımına benzer
bir çekilde kullanılıyor olabilir. Cümlenin anlamını yanlış
anlamamak için dikkat etmek gerekir.
- This book has
a lot to say.
(= This book has a lot of things to say.)
2.7. may
a) Olasılık
- We may never see that comet
again.
Bu kuyruklu yıldızı bir daha hiç göremeyebiliriz.
b) İzin, rica
- You may go.
Gidebilirsin.
c) Gelecekte tamamlanması
olası eylem.
- Many species may have died out
by then.
O zamana kadar pek çok tür tükenmiş olabilir.
d) Geçmişe ait olası eylem
- He may have missed the bus.
Otobüsü kaçırmış olabilir. / Belki de otobüsü kaçırdı.
e) Geçmişte gerçekleşmemiş
olasılık
- They may have won the match.
They played terribly.
Maçı kazanabilirlerdi.
f) may as well = had better
"may well"
kullanımına dikkat ! Bu yapıda well kelimesi pekala,
neden olmasın anlamını taşır.
g) Dualar
"may" ile olur. "May" yardımcı yüklemi özneden önce gelir.
- May God be with you.
Tanrı seninle olsun.
h) "Rağmen" anlamı veren
cümlelerde, devrik yapıda "may" kullanılabilir.
2.8. might
a) zayıf
olasılık
- This medicine might have some
side effects.
Bu ilacın bazı yan etkileri olabilir.
b) izin isteme
- Might we suggest something ?
Birşey önerebilir miyiz ?
c) gelecekte tamamlanması
olası eylem
- By the year 2.000, you might
have died.
2000 yılına gelindiğinde ölmüş olabilirsin(iz).
d) geçmişe ait olası eylem
- He might have tried to contact
you.
Sana ulaşmaya çalışmış olabilir.
e) geçmişte gerçekleşmemiş
olasılık
- They might at least have
apologized.
En azından özür dileyebilirlerdi [ama dilemediler]
f) might as well = had better
2.9. must
a)
konuşmacının zorunlu gördüğü, kendi fikrine dayalı zorunluluk
- I don't want her here. She must
go.
Onu burada istemiyorum. Gitmeli./Gitmesi şart.
b) çok kuvvetli olasılık
- There must be a mistake. Check
it again.
Bir hata olmalı./ Mutlaka bir hata vardır. Yeniden
kontrol et.
- He must be sleeping. I can hear
his snore.
Uyuyor olmalı. Horultusunu duyabiliyorum.
Bu yapının
olumsuzu mustn't ile değil can't ile
oluşturulur.
c) Yasaklama
- You must not take any pictures
here.
Burada fotoğraf çekmemelisin(iz).
d) Geçmişte gerçekleşmiş
olması olası eylem
- He must have missed the bus.
Otobüsü kaçırmış olmalı.
Bu yapının
olumsuzu musn't have ile değil can't have ile
oluşturulur.
2.10. need(n't)
a)
Gerekmezlik (= don't/doesn't have to)
- You needn't worry.
Endişelenmen gerekmez/gereksiz.
b) Gereklilik
- Need I sign it ?
İmzalamam gerekir mi ?
c) Geçmişte gerek olmadığı
halde yapılmış eylem.
- We needn't have brought our
tent; his tent is large enough.
Çadırımızı getirmemiz gerekmezdi. Onun çadırı yeterinde
geniş.
2.11. ought to
a) Öğüt,
tavsiye
- It ought to be cleaned every
two months.
İki ayda bir temizlenmesi gerek.
b) Geçmişte gerçekleş(me)miş
olasılık.
- She ought to have been more
careful
Daha dikkatli olması gerekirdi.
2.12. shall
a) Gelecek.
Resmi kullanım.
- When shall we announce the
results ?
Sonuçları ne zaman açıklayacağız ?
b) Sadece I ve we
ile, öneri.
- Shall we go out ?
Çıkalım mı ?
c) Will yerine. Resmi
kullanım.
- The accused shall be
interrogated.
Sanık sorguya çekilecek.
2.13. should
a)
Yükümlülük
- He should work harder.
Daha fazla çalışması gerek.
b) Şu anda gerçekleşmesi
gerekirken gerçekleşmeyen - ya da bunun tam tersi - eylem.
- You should be at home now. You
should be studying.
Şu anda evde olman gerekirdi. Ders çalışıyor
olmalıydın.
c) Why veya How
ile, tedirginlik ve öfke ifadesinde.
- How should I know it ?
Ben nereden bileyim ?
d) Olasılık
- He worked hard. So, he should
succeed.
İyi çalıştı. Kazanması gerekir. / Kazanacaktır.
e) Geçmişte gerçekleşmemiş
gereklilik
- She should have seen her
mistake.
Hatasını görmesi gerekirdi.
f) Bazı yüklem ve sıfatlarla
- I advise that she should
resign.
- Was it essential that he should be sacked ?
g) Second conditional
yapıda, devrik cümle oluşturmak için.
- Should he come, give him my
message.
2.14. used to
a) Geçmişte
olan ve artık devam etmeyen al??kanlık.
- I used to exercise regularly.
Düzenli olarak alıştırma yapardım.
b) Olumsuz yapıda, geçmişte
olmayıp sonradan edinilen al??kanlık.
- She didn't use to smoke.
Eskiden sigara içmezdi.
- He never used to leave the
office early.
Ofisten asla erken ayrılmazdı.
Her ne kadar used to ile doğrudan
bir ilgisi olmasa da, karışıklığa çok çabuk neden olabildiği
için be used to ve get used to yapılarına da
değinmek yerinde olacaktır. Be used to "alışkın olmak",
get used to ise "alışkanlığı kazanmak" anlamlarını
taşırlar ve yardımcı yüklem özellikleri yoktur.
- "Your
neighbours upstairs are making a lot of noise."
- "I'm used to it."
- When I first moved to Ankara,
life was difficult. Then I got used to living here.
2.15. will
a) Geleceğe
yönelik durum, eylem
- I will come with you.
Seninle geleceğim.
- Next month, we'll be opening a
new branch.
Gelecek ay yeni bir şube açıyor olacağız.
- Next month, we'll have opened a
new branch.
Gelecek ay yeni bir şube açmış olacağız.
b) Rica, istek
- Will you please leave the door
open ?
Lütfen kapıyı açık bırakır mısın ?
c) Geleceğe yönelik kesin ve
doğal sonuç
- She is so stubborn. She'll
refuse it.
Çok inatçı. Reddeder./Reddedecektir.
2.16. would
a) Geçmişte
alışkanlık. Used to yapısından farkı, bu alışkanlığın
bitmiş olmasının gerekmemesidir.
- He would
drink a glass of wine after dinner.
Akşam yemeğinden sonra bir bardak şrap içerdi.
b) Rica, istek
- Would you send the brochures as
soon as possible ?
Broşürleri olabildiğince çabuk gönderir misiniz ?
c) Geçmişte zorunluluk, kimi
zaman inat taşıyan eylem.
- I begged him to help me, but he
wouldn't.
Bana yardım etmesini istedim ama etmeyeceği tuttu.
d) Geçmişte gerçekleşmemiş
eylem.
- We would have stayed longer but
the weather changed.
Daha uzun kalırdık ama havalar değişti.
e) Second conditional
türü kullanımda
- If you had not been so lazy you
would be studying at university now.
O kadar tembel olmasaydın şimdi üniversitede okuyor
olurdun.
2.17. would rather
"Tercih etmek, yeğlemek" anlamını taşır.
- I'd rather
die keep silent.
Sessiz kalmayı yeğlerim. / Ben iyisi mi sessiz kalayım.
Tercih söz konusu olduğunda than
kullanılır.
- We'd rather
starve to death than eat it.
Onu yemektense açlıktan ölmeyi tercih ederiz,
would
rather + kişi durumunda bu kişiden sonra gelen yüklem
Simple Past Tense ile oluşturulur, ama anlam past
değildir.
- I'd rather
you went first.
Senin önce gitmeni tercih ederim.
3. Diğer kullanımlar
Bazı yardımcı yüklemler, özellikle Reported Speech
yapılarda, birbirlerinin past hali olarak kullanılırlar.
Bu konudaki yanılgılardan biri, shall yardımcı yükleminin
past halinin should olduğudur; shall
yapısının past hali sadece would yardımcı yüklemi
olabilir.
EDİLGEN
YAPI
1. KULLANIM
İngilizce'de "passive" yapı "be + V3" yapısı ile olur. "Be"
yüklemi cümlenin zamanına uygun olarak "am, is, are, was, were,
be, been" hallerinden birini alır. Türkçe'de ise "edilgen" yapı
"yüklem + -Il/In" yapısı ile oluşturulur.
2. ZAMANLAR VE YARDIMCI YÜKLEMLERDE "PASSIVE"
Simple
Present English is spoken in many countries.
Present Continuous The house is being
decorated.
Present Perfect
She has been informed.
Present Per. Cont. The research has been
being done. *
Simple Past
I was informed.
Past Continuous
I was being followed.
Past Perfect
He had been misunderstood.
Past Per. Cont.
I had been being questioned for hours. *
Future
will
It will be completed on time.
going to
They are going to be invited.
continuous
You will be being informed soon. *
perfect
It will have been opened by next week.
Modal verbs
can
can + V3
could
could + V3
had better
had better + V3
have to
have to + V3
may
may + V3
might
might + V3
must
must + V3
need
need to + V3
ought to
ought to + V3
shall
shall + V3
should
should + V3
used to
used to + V3
would
would + V3
would rather
would rather + V3
* ile işaretli
olan yapıların kullanımı yoktur.
3. "PASSIVE" ANLAM TAŞIYAN YÜKLEMLER
Bazı yüklemler, cümleye göre, "Passive" anlam taşıyarak
kullanılabilirler.
- Your report
reads well.
- The new Ford is selling badly.
- It is a nice material, but it doesn't wash.
4. "ACTIVE" CÜMLENİN NESNESİNİN BİR
"CLAUSE" OLMASI
Örneklerde de görüleceği gibi, "active" bir cümlenin
nesnesinin bir "clause" olması durumunda
- People
believed (that) the witches communicated with the devil.
CLAUSE
İnsanlar cadıların şeytanla iletişim kurduğuna
inan(ır)dı.
bu cümle çeşitli durumlarda "passive"
yapılabilir.
- It was
believed that the witches communicated with the devil.
CLAUSE
- The witches were believed to communicate with the
devil.
S V
- That the witches
communicated with the devil was believed.
S
V
Cadıların şeytanla iletişim kurduğuna inanıl(ır)dı.
Bu tür "passive" cümlelere bir diğer örnek:
- Nobody
knew whether he was telling the truth.
S V
O = CLAUSE
- It was not known whether he was
telling the truth.
- Whether he was telling the truth was not known.
5. "INFINITIVE" YAPININ "PASSIVE" HALİ
5.1. be to + PASSIVE
a)
Gereksinim
- These carpets are to be cleaned
regularly. (=should be cleaned)
- This form is to be filled in in ink.
Bu formun mürekkepli kalemle doldurulması gerek.
- There is a lot of work to be
done.
Yapacak/ Yapılacak çok iş var.
b) "will" anlamında
- An offer as generous as this
one is not to be refused.
Bu kadar cömert bir öneri reddedilmez.
5.2. "be" + "to be seen / found /
congratulated"
- He was
nowhere to be seen.
Hiçbiryerde görülmedi/ Onu gören olmadı.
- The dog was nowhere to be found.
Köpek hiçbiryerde bulunamadı.
5.3. "be + to blame" yapısı "be + to be
blamed" anlamında
- Nobody is to
blame for the accident.
Kaza için kimse suçlanamazdı./ Kazada kimsenin suçu
yoktu.
5.4. "anything / nothing" + "to do / to
be done"
- There is
nothing to do.
Yapacak hiçbirşey yok [bu yüzden canım sıkılıyor].
- There is nothing to be done.
Yapacak hiçbirşey yok. / Elden birşey gelmez [o yüzden at
onu gitsin].
5.5. "supposed to"
- I am supposed
to be at home
gibi bir cümle iki tamamen farklı anlam
taşıyabilir:
[1] = Everyone
supposes that I'm at home.
Herkes benim evde
olduğumu sanıyor.
[2] = I should be at home now.
Şu an evde olmam
gerekirdi.
Uygun anlam "bağlam" yolu ile
anlaşılabilir.
5.6. "to have been + V3 "
"to have been + V3" yapısı "perfect/past" anlam taşıdığından
- I would like
to be invited
cümlesi Türkçe'ye
Davet edilmeyi
isterim. / Keşke davet edilsem
şeklinde aktarılabilirken,
- I would like
to have been invited
cümlesi
Davet edilmiş
olmayı isterdim. / Keşke beni davet etselerdi
şeklinde Türkçe'ye aktarılabilir.
5.7. "get + (nesne) + V3"
İngilizce'de edilgen yapıda "be + V3" yerine "get + V3"
kullanılabilmektedir.
- How did the
window get broken ?
Cam nasıl kırıldı ?
- He got his money stolen.
Parasını çaldırdı.
CÜMLE +
CÜMLE: "COORDINATION"
1. TANIM
Cümleyi oluşturan unsurlar birbirlerine "coordination" yolu
ile bağlandıklarında, çeşitli "coordinator"lar kullanılmaktadır.
Bunlardan basit olanlar,
and
or
but,
kullanım açısından daha kapsamlı olanlar
ise
either ... or
both ... and
nor, neither ... nor
not only ... but (also/as well)
olarak guruplandırılabilir.
2. KULLANIM VE ÇEVİRİ
2.1. And, or, but
Kullanım ve çeviri açısından bu üç basit "coordinator" önemli
sorunlar oluşturmazlar.
- I wonder
whether I should stay and wait or whether it is better to leave.
Kalmalı ve /Kalıp beklemeli miyim yoksa / ya da /,
ayrılmak daha mı iyi bilemiyorum.
"And"
Türkçe'ye "ve", "yüklem + - Ip", ya da "," şeklinde
aktarılabilir. "Or" Türkçe'ye "ya da", "veya", "(ve)yahut", ya
da "," ile aktarılabilir. "But" Türkçe'ye "fakat", "ama",
"ancak", ya da "," ile aktarılabilir.
Kimi zaman "but" kelimesi "except" (=
dışında, haricinde) anlamını taşıyabilir. Bu durumda "but"
kelimesini bir yüklem izlerse yüklem "to" kullanılmadan
bağlanır.
- We have no
choice but resign.
İstifa etmekten başka bir seçeneğimiz yok.
2.2. Either ... or
- Either you
are crazy or I know nothing.
(Ya sen çılgınsın ya da ben birşey bilmiyorum! ) / Eğer
sen çılgın değilsen ne olayım !
- You may either stay here or
(you may) go out.
İster burada kal ister çık.
Bu yapı
Türkçe'ye "Ya ... ya da", "İster ... ister" yapıları ile
aktarılır.
2.3. Both ... and
- The old
secretary could both type excellently and take shorthand.
Eski sekreter hem kusursuz daktilo yazabiliyordu hem de
steno biliyordu.
Bu yapı
Türkçe'ye "Hem ... hem de", "Gerek ... gerekse" yapıları ile
aktarılır.
2.4. Nor
"Nor" kullanılan cümlede, vurgu sağlamak için, "özne +
yüklem" yapısı tersyüz edilerek devrik yapı oluşturulur.
- He didn't
accept the offer. Nor did he refuse it.
Teklifi kabul etmedi. Red de etmedi./Reddetmedi de.
Bu yapı
Türkçe'ye "ne ... ne de" ya da " -mEdIğI / mEyEcEğI gibi, .....
olumsuz yüklem" şeklinde aktarılabilir.
2.5. Not only ... but (also/as well)
"Nor" kullanılan cümlede olduğu gibi, "Not only..." yapısıyla
cümleye başlanması durumunda cümlede devrik yapı oluşur.
- Not only does
he play the guitar but he is a good singer (as well).
Sadece gitar çalmakla kalmaz, iyi bir şarkıcıdır
da.
- They not only broke/Not only
did they break into his office, (but) they also stole his
computer.
Hem bürosuna zorla girdiler hem de bilgisayarını
çaldılar.
Bu yapı
Türkçe'ye "sadece / yalnızca + {olumsuz / olumlu yüklem } ...
bir de / ayrıca / üstelik + { olumlu / olumsuz yüklem } yapısı
ile ya da "hem ... hem de" ile aktarılır.
2.6. Neither ... nor
Bu yapıda da vurgu amacı ile devrik yapı kullanılabilir.
- We are
neither aware nor (are we) fully ignorant of the subject.
Konu hakkında ne bilgimiz var ne de tamamen bilgisiz
durumdayız.
Bu yapı
Türkçe'ye "ne ... ne de" şeklinde aktarılabilir.
CÜMLE +
CÜMLE: "SUBORDINATION"
1. TANIM
İngilizce'de ve Türkçe'de cümleler birbirlerine basit
bağlaçlarla bağlanabildikleri gibi, çeşitli tamlamalar yapılarak
da bağlanabilirler. Bu yapılar İngilizce'de "Clause Sentence",
"Super Structure" gibi isimler alır.
Ana fikri taşıyan ve mutlaka tam bir yargı oluşturan cümleye
"Baş / Ana Cümle" (=Main Clause), her türden diğer bileşene ise
"İkincil / Yan Cümle" (=Secondary/Subordinate Clause)
denilmektedir.
- When I met
him, he was in the army.
Yan cümle Ana cümle
2. ÇEVİRİ İŞLEMİ
Cümle içindeki görevleri "özne" [1] ya da "nesne" [2] yerine
geçmek olduğunda ikincil cümleler basit cümle yapısının özne ya
da nesneleri olarak kabul edilebilir ve Türkçe'ye rahatlıkla
aktarılabilirler. "Relative Clause" ve "Noun Clause" bu tür
yapılardır.
- The
sentence(that) you are reading is a clause sentence.
[1]
S
V O
("Relative Clause")
- They say that it is
easy to make a noun clause. [2]
S V O
("Noun Clause)
Comparative Clause" ve "Adverbial Clause"
yapılarda ise bir cümlecik + cümle durumu söz konusudur ve
çeviri işlemini de buna göre yapmak gerekecektir. Bu durum biri
"Noun Clause" [1] diğeri ise "Adverbial Clause" [2] olan iki
cümlenin çevirisi ile açıklanırsa:
- Tom claims
that the problem is exaggerated. [1]
cümlesinde,
S
V
O
- Tom claims (that) a child stole his vallet.
şeklinde bir yapı mevcuttur.
İngilizce bir basit cümle ( S + V + O ) Türkçe'ye S + O + V (Ö+
N+ Y) şeklinde aktarılabileceğine göre, önce kendi içinde bir
basit cümle yapısı taşıyan "nesne" Türkçe'ye çevrilirse:
.. (that ) a
child stole his vallet.
S V
O
Ö
N Y
.. bir çocuğun cüzdanını çaldığını
Bu nesne tüm cümleye eklendiğinde,
- Tom
claims that a child stole his vallet.
S
V ( : )
O
Ö
N
Y
- Tom bir çocuğun cüzdanını çaldığını iddia ediyor
çevirisi ortaya çıkacaktır.
Oysa bir "adverbial clause" olan
- Because he
was late, he missed the bus. [2]
cümlesi incelendiğinde ise,
- Because he
was late, he missed the bus
Neden belirten
Ana cümle
yan cümle
yapısı ortaya çıkmaktadır. Bu durumda da
çeviri işlemi,
- Because he
was late, he missed the bus.
S V ,
S V
O
Ö
Y
Ö N
Y
- (O) geç kaldığı için (o) otobüsü kaçırdı.
şeklinde olacaktır.
RELATIVE
CLAUSE
1. TANIM
"Relative Clause" yapı bir isim ve o ismi tanımlayan ve isme
genelde "who , which , that, where , .." gibi kelimelerle
bağlanan bir tamlayandan oluşur:
- The ring
that/which was stolen has finally been found.
İsim
Bağlayan Tamlayan Yüklem
¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾
Özne
Türkçe'de bu tür bir yapı, İngilizce'nin aksine, önce
tamlayan, sonra da tamlanan isim şeklinde yapılmaktadır:
- Çalınan
yüzük sonunda bulundu.
Tamlayan İsim
(-an = bağlayan)
¾¾¾¾¾¾¾¾
Özne
Bu örnekten de anlaşılacağı gibi, çeviri yaparken tamlayan
ile tamlananın yerlerini değiştirmek gerekmektedir. Türkçe'de
ayrıca yükleme "-En" ya da "-DIğI" eklenir.
2. DEFINING RELATIVE CLAUSE
2.1. who/which/that
Nesne isimleri için "which" ya da "that" kullanılır.
- Tom didn't
like the computer which they recommended.
Tom onların tavsiye ettiği bilgisayarı beğenmedi.
Kişi isimleri için ise "who" ya da "that"
kullanılır. Her iki durumda da "that" çoğu zaman resmi nitelik
ta??mayan anlatımlarda kullanılmaktadır.
- The man
who killed the leader is being questioned.
Lideri öldüren adam sorgulanıyor.
Bağlayan kelimenin (who, which, ..) hemen
arkasından bir yüklem gelmesi durumunda bağlayan kelimenin
kullanılması zorunludur.
- The car
which was parked there was towed away.
Oraya park edilen araba çekilerek götürüldü.
Bağlayan kelimenin (who, which, ..) hemen
arkasından bir yüklem gelmemesi durumunda (isim + [who/which/..]
+ isim) bağlayan kelimenin kullanılması zorunlu değildir.
- The man my
sister loves has never talked to me.
İsim + İsim
Kızkardeşimin sevdiği adam benimle hiç konuşmadı.
İngilizce'de kimi yüklemler ve sıfatlar bir
"preposition" ile birlikte kullanılırlar (look at, listen to
gibi). Bir "Relative Clause" yapıda bu türden bir "preposition"
olması durumunda yüklem ya da sıfata ait "preposition"
"who/which"in hemen önüne alınabilir.
- He didn't
tell me who he shouted at.
> He didn't tell me at whom he shouted.
Bana kime bağırdığını söylemedi.
Bu yapıda
"preposition"dan önce kesinlikle "that" kullanılamaz.
"All that ... " yapısında "-En/DIğI herşey"
anlamı vardır. Dikkat edilmesi gereken nokta, kimi zaman iki
yüklemin birbiri ardına gelmesidir.
- All (that) I
own is yours.
S
V O
Sahip olduğum herşey senin (dir).
Ö
N Y
- I will give you all you want.
S V
O O
(Ben) sana istediğin herşeyi vereceğim.
Ö N
N
Y
"None /All / .. (of) those/the people /..
.. who /whom /.." yapısı "-EnlErIn tümü / hepsi / .." anlamını
taşır.
- All those who
want a ticket should go to the entrance.
S
V
O
Bilet isteyenlerin tümünün girişe gitmesi
gerekmekte.
Ö
N
Y
"anything / nothing /.. to + yüklem" yapısı
aslında "anything / nothing /.. which someone can / will / .. +
yüklem" yapısıdır.
- I can't find
anything to say. (= anything I can say.)
(Ben) söyleyecek birşey bulamıyorum.
Relative Clause" yapılarda what
kelimesi de - the thing which anlamında - kullanılabilir.
- The gained
first position in what is the most important competition of the
year.
2.2. "-ing" clause
Bu tür cümleler "who/which" ile yapılan tamlamanın bir tür
kısaltması niteliğindedir. Örneğin,
- I like the
girl (who is) studying over there.
Şurada çalışan / çalışmakta olan kızdan hoşlanıyorum. /
kız hoşuma gidiyor.
Bu yapıda genelde yükleme "continuous"
anlam yüklenir. Bu nedenle de, örneğin,
* The
boy bringing the milk has been sick in bed for some time,
cümlesi yanlıştır. Buradaki mantıksızlık,
oğlanın hem sütü getiriyor olması (The boy [who is ] bringing)
hem de bir süredir hasta yatıyor olmasıdır. Bu cümle,
- The boy who
brings the milk has been ill for some time,
şeklinde düzeltilebilir.
2.3. Past Participle (=V3) Clause
Bu yapıda ismi izleyen ve "past participle" durumda
kullanılan yüklem, edilgen (=Passive) özellik ta??maktadır.
- The purse
(which was) lost has not been found yet.
Kaybedilen cüzdan henüz bulunamadı.
2.4. Prepositional Phrases
- .. the man
who is waiting over there.
.. the man waiting over there.
¿
...the man over there. ¿
Bu yapı çeviri açısından bir sorun
oluşturmaz.
2.5. "Cleft" Cümle
Cümlenin belirli bir parçasını vurgulamak gerektiği zaman,
Türkçe'de vurgulanacak bölüm yükleme yaklaştırılmaktadır.
İngilizce'de bunun yazı dilinde yolu vurgulanacak bölümün
altını çizmek ya da o bölümü yatık harflerle yazmak, ya da
bazı yapılar için devrik yapı kullanmak; konuşma dilinde ise
sesin yükselmesi ile vurguyu belli etmektir.
"Relative Clause" özelliği taşıyan "cleft" cümle, vurguyu
sağlamanın bir diğer yoludur. İki tür "cleft" cümleden söz
edilebilir.
a) It
is/was/.. who/that..
- My mother threw an egg at the
President yesterday.
Annem dün Başkan'a yumurta fırlattı.
- It was my mother who threw an
egg at the President yesterday.
Başkan'a dün yumurta fırlatan (kişi) annemdi.
- It was an egg that my mother
threw at the President yesterday.
Annemin Başkan'a dün fırlattığı (şey) (bir) yumurtaydı.
- It was at the President that my
mother threw an egg yesterday.
Annemin dün yumurta fırlattığı (kişi) Başkan'dı.
- It was yesterday that my mother
threw an egg at the President.
Annem Başkan'a yumurtayı dün fırlattı.
b) What ... is / was
- What my mother threw at the
President was an egg.
Annemin Başkan'a fırlattığı şey yumurtaydı.
- My left leg hurts.
® What hurts is my left
leg.
- I like her charm.
® What I like in her is
her charm.
3. NON-DEFINING RELATIVE CLAUSE
Bu yapıda kesinlikle that kullanılmaz. Tamlayan bölüm
bir tür fazladan bilgi verir konumdadır ve bu yüzden de ana
cümleden virgül yolu ile ayrılmaktadır.
"Non-defining relative clause" bu özelliğinden ötürü "Extra
Information Clause" olarak da tanınır.
3.1. , who(m) / which
- John, whom
you know well, is totaly crazy
cümlesinde
whom you know
well
bölümü, aynı Defining Relative Clause
yapılarda olduğu gibi, kendisinden önce gelen ismi
nitelendirmektedir. Bu nedenle, çeviri esnasında aradaki
virgülleri yok saymak yeterli olacaktır.
- John whom
you know well is totally crazy.
S
V
3.2. , where / when
Who, which ve that yerine where ve
when kelimelerini kullanmak da mümkündür.
- Edinburgh,
where I was born, is a beautiful city.
Doğduğum yer olan Edinburgh güzel bir şehir.
3.3. all / none / both / .. of whom /
which
- He has three
sisters, all of whom are students.
cümlesi aynı bir Defining Relative
Clause gibi ele alınabilir ve bu şekilde Türkçe'ye
aktarılabilir. Ancak, en iyisi virgülden sonra gelen bölümü ayrı
bir cümle halinde aktarmaktır.
Üç kızkardeşi
var; üçü de öğrenci.
Bir başka örnek bunun nedenini daha iyi
açıklayacaktır.
- Tim invested
all his money on four companies, three of which went bankrupt in
a year.
cümlesi tek bir cümle halinde Türkçe'ye
aktarıldığında ortaya çıkan
* Tim bütün
parasını üçü bir sene içinde iflas eden dört şirkete yatırdı,
cümlesi hatalı bir anlam aktarıyor
olacaktır, zira, bu durumda Tim üçü zaten iflas etmiş dört
şirkete parasını yatırm?? olmaktadır. Oysa virgülden sonra gelen
bölüm ayrı olarak aktarılırsa,
Tim parasını
dört şirkete yatırdı; bunlardan üçü bir sene içinde iflas etti
cümlesi ile anlam tam ve doğru olarak
aktarılmış olmaktadır.
3.4. Sentential Relative Clause
Sentential Relative Clause diğer relative clause
yapılardan farklı bir özellik taşımaktadır. Bu nedenle de çeviri
esnasında büyük dikkat gösterilmesi gerekir. Defining ve
non-defining yapılarda ortak olan nokta tamlayan bölümün
kendisinden önce gelen ismi nitelendirmesidir.
Sentential Relative Clause yapıda ise tamlanan virgülden
önceki cümlenin tümüdür.
- He died
young, which was a pity.
Genç yaşta öldü. Yazık oldu.
- Around 40,000 people bought
tickets for the stadium concert, which was more than was
expected.
Yaklaşık 40,000 kişi stadyum konserini izlemek için
bilet aldı. Bu umulan sayının üzerindeydi.
NOUN
CLAUSE
1. TANIM
"Noun Clause" bir tür basit cümle olarak ele alınabilir ve
çeviri işlemi de buna göre yapılabilir. Cümle ne kadar karmaşık
yapıda gözükürse gözüksün, aşağıdaki bölümlerde yer alan örnek
cümlelerden de anlaşılacağı gibi, aslında bir S+V+(O) yapısı
mevcuttur ve bu yapı Türkçe'ye Ö+(N)+Y şeklinde aktarılır.
2. "THAT" CLAUSE
2.1. Reported speech
a) Normal cümleler
- Ann told me
that Tom liked beer. (S + V + O + O(S+V+O) )
Ann bana Tom'un biradan hoşlandığını söyledi.
b) Emir / İstek cümleleri
- We told the
boys to keep away from the cake. (S + V + O + O(V+O) )
(Biz) oğlanlara kekten uzak durmalarını söyledik.
2.2. "be" + that
"To be" yükleminin ardından, öznenin niteliğini açıklamak
için "that" ile bağlanan bölüm kullanılabilir.
- My assumption
is that inflation will remain a problem.(S + V + O(S+V+O))
Benim tahminim enflasyonun sorun olarak
kalaca??(dır).
2.3. realise / see / .. + that
Bu yapıda "notice, realise, understand, see, hear, imagine"
gibi yüklemlerin ardından "that" ile başlayarak bu yüklemin
nitelediği unsur anlatılmaktadır. Çeviri ya da kullanım
açısından diğer "Noun Clause" yapılardan bir farklılığı yoktur.
- I noticed
that he was telling the truth. (S + V + O(S+V+0))
(Ben) onun doğruyu söylemekte olduğunu farkettim.
2.4. İsim, that ..
Bu yapı "Non-defining Relative Clause" ile benzerlik
gösterir.
- The report,
that he will take measurements, justifies me.
(S(NOUN+THAT+S+V+O) + V + O)
Onun önlemler alacağı (şeklindeki) rapor beni haklı
çıkarıyor.
2.5. That ...
- That the
budget deficit will increase is obvious
türü bir cümle çeviri açısından sorun
oluşturabilmektedir. Bunun nedeni de cümlenin başındaki "That"
kelimesine aldanılıp "Bu ..." ile çeviriye başlanmasıdır. Böyle
bir çeviri, yukarıdaki örnek cümle açısından, iki yönden
yanlıştır.
1. "That"
kelimesi "that book/pen/man" gibi yapılarda olduğu gibi
kendisinden sonra gelen ismi niteliyor olsa, bu
durumda örnek cümledeki "the"
kelimesinin kullanılmaması gerekirdi.
2. Cümle "Bu" kelimesi ile başlanarak aktarılacak ise bu durumda
cümle incelendiğinde,
- That the budget deficit will
increase is obvious
S
V
?
durumu ortaya çıkacaktır. Yani
cümlenin sonunda yer alan "is obvious" bölümü ortada kalacaktır.
Bu tür cümleler
- That the
budget deficit will increase is obvious (S( THAT +S+V+O) + V +
O)
yapısı taşımaktadır ve cümlenin başındaki
"That" Türkçe'ye "yüklem + -DIğI / -EcEğI" şeklinde aktarılır.
Bütçe açığının
artacağı ortada(dır).
"That" ile başlayan cümleler "It ... that
..." yapısı ile de oluşturulabilir.
- It is obvious
that the budget deficit will increase.
3. "WH" CLAUSE
"Who(m/se), which, where, when, why, how (much / many / far /
tall / .. )" gibi yapıların kullanıld??? cümlelerdir.
3.1. Reported Speech
Konuşan kişinin sorularının aktarımıdır.
- Peter asked
where they had put the box. (S+ V+ O(WH+S+V+O))
Peter (onların) kutuyu nereye koymuş olduklarını sordu.
3.2. WH .. + be + (WH ..)
- Why he didn't
call the police is a mystery. (S(WH+S+V+O) + V + O)
Onun neden polisi aramadığı bir gizem(dir).
- What I gave Tom was not what he
wanted from me. (S(WH+S+V+O) + V + O(WH+S+V+O))
Benim Tom'a verdiğim şey, onun benden istediği
(şey) değildi.
3.3. "be" + WH
"To be" yükleminin ardından, öznenin niteliğini açıklamak
için "WH" ile bağlanan bölüm kullanılabilir.
- The problem
is how the children find the way. (S +V + O(WH+S+V+O))
Sorun çocukların yolu nasıl bulacakları (dır).
3.4. realise/see/.. + WH
Bu yapıda "notice, realise, understand, see, hear, imagine"
gibi yüklemlerin ardından "WH" ile başlayarak bu yüklemin
nitelediği unsur anlatılmaktadır. Çeviri ya da kullanım
açısından diğer "Noun Clause" yapılardan bir farklılığı yoktur.
- His wife
cannot understand why Peter refused the offer. (S + V +
O(WH+S+V+O))
Karısı Peter'ın teklifi neden reddettiğini
anlayamıyor.
3.5. İsim, WH.
Bu yapı "Non-defining Relative Clause" ile benzerlik
gösterir.
- Your
question, why Max didn't tell it, is interesting. (S(NOUN,
WH+S+V+O) + V + O)
Max'in onu neden anlatmadığı şeklindeki sorun
ilginç (tir).
3.6. WH + to
WH kelimesini izleyen bölümde "should" ya da "ought to"
kullanılması durumunda bu yapı,
WH + to
olarak kısaltılabilir.
- I don't know
where I should go.
to go.
Nereye gideceğimi/gitmem gerektiğini bilmiyorum.
4. "YES/NO" CLAUSE
4.1. Reported Speech
Konuşan kişinin bir soru kelimesi (WH) kullanmadan
oluşturduğu soruların aktarılmasıdır.
- My lawyer
asked me if /whether I had sent the form. (S + V + O +
O(IF+S+V+O))
Avukatım bana (benim) formu gönderip göndermediğimi
sordu.
4.2. whether to
"Whether" kelimesini izleyen bölümde "should" ya da "ought
to" kullanılması durumunda bu yapı,
whether to
olarak kısaltılabilir.
- The boss
doesn't know whether he should believe his excuse / to
believe his excuse.
Patron onun mazeretine inanmalı mı inanmamalı mı
bilemiyor.
4.3. "If" ve "whether" farkı
Kullanım açısından "if" ve "whether" çeşitli farklılıklar
gösterirler. "Whether" daha geniş bir kullanım alanına sahiptir.
a) Whether +
cümle + V + (O) yapısında "if" kullanılmaması tavsiye edilir.
- Whether he would pass the test
was oubtful.
Sınavı geçip geçemeyeceği kuşkuluydu.
b) "be" + whether yapısında
"if" kullanılmaz.
- My problem is whether I will
get a pay rise.
Benim sorunum zam alıp alamayaca??m.
c) "preposition" + whether
yapısında "if" kullanılmaz.
- Everything depends on whether
they will come on time.
Herşey onların zamanında gelip gelmeyeceklerine bağlı.
d) .., whether yapısında "if"
kullanılmaz.
- You have yet to answer my
question, whether I can count on your vote.
Daha/Bir de benim, senin oyuna güvenebilir miyim soruma
yanıt vermen gerek.
e) whether + to yapısında "if"
kullanılmaz.
- I don't know whether to stay.
Kalmalı mıyım, kalmamalı mıyım bilmiyorum.
f) whether or not yapısında
"if" kullanılmaz.
- He didn't tell us whether or
not he will be staying with us.
Bizimle kalıp kalmayacağını söylemedi.
5. EXCLAMATIVE CLAUSE
- He didn't
know what a great chance he had missed.
Nasıl da / Ne de büyük bir şans kaçırm?? olduğunu
bilmiyordu.
- It is incredible how fast he
can run.
O kadar hızlı koşabilmesi inanılmaz (bir şey).
Bu yapı kimi zaman iki ayrı anlam
taşıyabilir ve doğru anlamın çıkarılması için cümlenin geçtiği
metnin içeriğine bakılması gerekebilir.
- I told her
how late she was.
(a) Ona ne kadar geciktiğini söyledim [saatten haber verdim].
(b) Ona ne kadar da geciktiğini söyledim.
- They didn't know what mistake
they had made.
Ne hata yaptıklarını bilmiyorlardı.
- They didn't know what a mistake
they had made.
Nasıl da (büyük) bir hata yapmış olduklarını
bilmiyorlardı.
6. INFINITIVE CLAUSE
Türkçe'ye "yüklem + -mEk" şeklinde aktarılabilir.
6.1. To ..
- To join the
army was his only dream. (S(TO+V+O) + V + O)
Orduya katılmak tek rüyasıydı.
6.2. To ..+ "be" + to ..
- To challenge
him is to risk your life. (S(TO+V+O) + V +O(TO+V+O))
Ona meydan okumak kendi yaşamını riske atmaktır.
6.3. .. object + to
- My father
didn't want me to argue with Tom. /my arguing ... (S + V +
O + O(TO+V+O))
Babam (benim) Tom ile münakaşa etmemi istemedi.
6.4. İsim, to ..
Bu yapı "Non-defining Relative Clause" ile benzerlik
gösterir.
- Your
ambition, to become a lawyer, requires hard work. (S(NOUN,
TO+V+O) + V + O)
(Senin) avukat olma(k) hevesin sıkı çalışma
gerektirir.
Bu yapının benzeri, "It .." ile sık olarak
kullanılır.
- It is natural
for them to be together.
that they are together.
that they should be together.
- It would be unwise for you to
marry her.
if you were to marry her.
7. "-ING" CLAUSE
Türkçe'ye
"yüklem + -mEk" şeklinde aktarılabilir.
7.1. "-ing" ..
- Watching TV
has been his only enjoyment. (S(-ING+O) + V + O)
Televizyon seyretmek onun tek eğlencesi olmuştur.
7.2. "be" + "-ing"
- His first job
had been selling computers. (S +V + O(-ING+O))
İlk işi bilgisayar satmak olmuştu.
7.3. İsim, "-ing"
Bu yapı "Non-defining Relative Clause" ile benzerlik
gösterir.
- Her thesis,
studying cognitive factors, takes up all her time. (S(NOUN,
-ING+O) + V + O)
Bilişsel unsurları incelemek konulu tezi tüm vaktini
alıyor.
7.4. .. my/his/..(=Possessive) + "-ing"
- I am against
their digging the area. (S +V + O(POSSESSIVE+-ING+O))
(Ben) onların bölgeyi kazmalarına kar??yım.
7.5. My/His/..(=Possessive) + "-ing" ..
- My forgetting
her name was a great mistake. (S(POSSESSIVE+-ING+O)+V+O)
(Benim) onun adını unutmam/unutuşum büyük (bir)
hataydı.
7.6. There ... no /any + -ing ...
Bu yapının Türkçe'ye aktarılması için her zaman
kullanılabilecek bir yol önermek olanaksızdır.
- There was
no / wasn't any mistaking that voice.
O sesi tanımamak / başka seslerle kar??tırmak
olanaksızdı.
- There is no / isn't any
knowing what they will do next.
Gelecek sefer ne yapacakları bilinmez.
8. BARE INFINITIVE CLAUSE
8.1. Ettirgen Yapı ("Causative")
a) have so.
do stg. = birisine birşeyi rica ya da atama yolu ile yaptırmak.
- We had the waiter clean the
table.
Garsona masayı temizlettik.
b) get so. to do stg. =
birisine ikna yolu ile birşey yaptırmak.
- Can you get your father to lend
you the car ?
Babanı arabayı vermeye ikna edebilir misin ?
c) make so. do stg. = birisine
birşeyi (zorla) yaptırmak.
- I'm not guilty ! They made me
do it.
Ben suçlu değilim ! Bana onlar yaptırdılar.
d) have / get stg. + V3 =
birşeyi yaptırmak
- She has had her hair dyed.
Saçını boyattı.
Bu yapıda "get + V3" yerine göre
edilgen anlam taşıyabilir. Örneğin,
- He got himself beaten
cümlesi ettirgen olarak ele
alındığında
Kendisini dövdürdü
anlamı ortaya çıkmaktadır. Oysa
yapıyı edilgen olarak ele almak daha iyi olur:
Dayak yedi. /Dövüldü.
İngilizce ettirgen yapıların
çevirisi esnasında sorun oluşturmasa da, yanlışlıkla eklenecek
bir "t" harfi yanlış anlam ile sonuçlanabilmektedir.
Yani, hatalı olarak "yüklem + -DIrmEk" yerine "yüklem + -
DIrtmEk" yapısının kullanılması. İkinci yapının doğru olarak
kullanılması aşağıdaki örnekte açıklandığı şekilde olmalıdır.
- I've had the car cleaned.
ETTİRGEN
Arabayı temizlettim.
- I've got someone to have the
car cleaned.
Arabayı (birisine) temizlettirdim.
8.2. but / except
İstisna belirten durumlarda "but" ve "except" kelimelerinden
sonra gelen yüklem "to" almadan kullanılır.
- She did
everything but come to the point.
Sadede gelmek dışında herşeyi yaptı.
COMPARISON
CLAUSE
1. EŞİTSİZLİK
1.1. "... than" yapıları ( = Comparative)
Sıfata "daha" niteliği kazandıran "-er" ve "more" eklenmesi
ile oluşan yapılardır.
sıfat + -er /
more + sıfat + than
- She is more intelligent than
she looks.
(O) göründüğünden daha zeki(dir).
Bu yapı
Türkçe'ye "... -dEn daha + sıfat" şeklinde aktarılır.
1.2. rather than + sıfat / isim
Bir kıyaslama cümlesi olmamasına karşın bu kullanım sık sık
karıştırılmasından ötürü bu bölümde ele alınmaktadır.
- I'd call her
hair chestnut rather than brown.
Ben onun saçına kahverengiden çok/ziyade kestane
diyeceğim/derdim.
Bu yapı
Türkçe'ye "-dEn çok/ziyade" yapısı ile aktarılır.
1.3. more and more / -er ... -er
"Gitgide", "daha da" anlamını katmak amacı ile kıyaslama
yapısının tekrarlanması gerekmektedir.
- It is getting
colder and colder.
Hava gitgide soğuyor.
- She is becoming more and more
aggressive.
Gitgide saldırganlaşıyor.
1.4. more + isim
"More" kelimesi her zaman bir sıfatı nitelemez. Bazan bir
ismin niceliğinin belirtilmesinde de kullanılabilir.
- More people
than ever leave their villages for a major city.
Şimdiye kadar olduğundan daha fazla / Görülmedik sayıda
insan büyük şehirde yaşamak için köyünü terkediyor.
1.5. "most" ve "-est" yapıları ( =
Superlative )
Sıfata "en" niteliği kazandıran "most" ya da "-est"
yapılarının eklen-mesi ile oluşturulur.
the/my/.. +
isim + sıfat + -est / most + sıfat
- My biggest contribution is this
monument.
Benim en büyük katkım bu anıt(dır).
Bu yapı
Türkçe'ye "en + sıfat + isim" şeklinde aktarılır.
1.6. most + isim
İsim ile kullanıldığı zaman "most" kelimesi bir kıyaslama
niteliği getirmemektedir.
- Most people
do not care about the dangers of pollution.
Çoğu insan kirliliğin tehlikelerine aldırış
etmemekte.
Bu yapı
Türkçe'ye "çoğu + isim" şeklinde aktarılır.
1.7. The + comparative, the +
comparative
- The sooner
you come the better (it is).
Ne kadar erken gelirsen o kadar iyi (olur).
Bu yapı
Türkçe'ye "ne kadar ... o kadar" ile aktarılır.
2. EŞİTLİK
2.1. as + sıfat / zarf + as
- He is as tall
as I am / me.
(O) benim kadar uzun boylu(dur).
Bu yapı
Türkçe'ye "kadar" kullanılarak aktarılabilir.
"As" yapısı
birden fazla anlam için kullanılabilir. Ayrıntılı bilgi için
parantez içinde verilen bölüme bakılması gerekmektedir.
as well as - He can't dance as
well as me. ("Comparison")
- She is clever as well as
(being) beautiful. [=yanısıra]
as long as - My hair is as long
as his. ("Comparison")
- I'll work as long as I live.
("Time")
- He can come as long as he is sober. ("Condition")
as soon as - I'll come in as soon
as five minutes. ("Comparison")
- As soon as she saw him, she
fainted. ("Time")
as far as - I went as far as
Istanbul. ("Comparison")
- As far as I know, she is a vet.
("Comment")
2.2. the same + isim + as
- He earns the
same (money) as me / I do.
Benimle aynı parayı kazanıyor. / Benim kadar kazanıyor.
3. YETERLİLİK VE FAZLALIK
3.1. Sıfat / zarf + enough (for so.) to + yüklem
- The water is
acidic enough to scare people.
Su insanları kaçırtacak kadar asitli.
Bu yapı
Türkçe'ye "- EcEk / - EbIlEcEk" ile aktarılır.
3.2. too + sıfat / zarf (for so.) to +
yüklem
- It is too
heavy for me to lift.
O benim kaldıramayacağım kadar ağır.
Bu yapı
Türkçe'ye "yüklem + - EmEyEcEk kadar" ya da "yüklem + -
EbIlEcEğIndEn çok / fazla" yapıları ile aktarılabilir.
4. MUCH/EVEN/FAR/A LOT/A LITTLE/ A
BIT/ALL THE + COMPARATIVE
İngilizce'de kıyaslamayı güçlendirmek amacı ile
comparative yapının önüne çok ya da biraz anlamı ta??yan
kelimeler yerleştirilebilir.
Bu yapılar
kendi başlarına kıyas oluşturamazlar.
Yani,
* He is
much experienced than the rest of the applicants
cümlesi hatalıdır. Doğru cümlenin
- He is much
more experienced than the rest of the applicants
şeklinde olması gerekir.
Bu yapılardan
much, far, a lot, even, all the Türkçe'ye çok ile, a
little ve a bit ise biraz/ bir parça ile aktarılabilir.
5. SO ... THAT / SUCH ... THAT
So ... that İngilizce'de
so + sıfat +
(that) [1]
so + zarf + (that) [2]
so + sıfat + a(n) + isim + (that) [3]
so + many/much/few/little + isim + (that) [4]
such ... that ise
such + sıfat +
isim + (that) [5]
şeklinde oluşturulur.
- The problem
was so difficult that we couldn't solve it. [1]
Problem o kadar zordu ki çözemedik.
- He spoke so eloquently that
everybody congragulated him. [2]
O kadar etkili konuştu ki kendisini herkes kutladı.
- It was so difficult a
problem that we couldn't solve it. [3]
- He has so many books that he can't remember how many.
[4]
O kadar çok kitabı var ki sayısını hatırlayamıyor.
- He gave such a wonderful
speech that we were astounded. [5]
O kadar güzel bir konuşma yaptı ki ağzımız açık kaldı.
Bu yapılar
Türkçe'ye "o ... kadar ki" şeklinde aktarılır.
TIME CLAUSE
1. TANIM
"Time Clause" yapılarda zaman uyumu kuralına dikkat etmek
gerekir. Bu cümlelerde, ana cümle ile yan cümlede kullanılan
tense uyumlu olmalıdır. Yani,
PRESENT«
PRESENT I never forget to pray before I
go to bed.
PRESENT«FUTURE
Will you be there when I arrive at the airport.
PAST«PAST
When we got there, the film was over.
"Time Clause" yapılarda zaman uyumu kuralına bir tek since
uymamaktadır.
I've known him
since I left school. PRESENT« PAST
2. TIME BEFORE
2.1.Until/Till
KULLANIMI
until/till + isim / cümle / -ing
ÇEVİRİSİ
yüklem + -E / -IncEyE kadar [1]
isim + -E kadar [2]
- He worked
patiently until he completed polishing. [1]
Cilalamayı bitirene/bitirinceye kadar sabırla çal??tı.
- Until the war, they didn't know
any poverty. [2]
Savaşa kadar, yoksulluk nedir bilmediler.
"Until" ve "by" kelimelerinden hangisinin
kullanılaca?? konusu çeviri ya da İngilizce yazma/konuşma
esnasında bir tereddüt konusu olabilmektedir.
"Until" belirli bir zamana kadar süren bir olay ya da durum
için kullanılır.
- I have to
keep writing until the end of next year.
"By" belirli bir zamanda ya da o zamandan
önce oluşan bir olay için kullanılır.
- My book will
be finished by the end of next year.
Burada belirtilmesi gereken önemli bir
nokta da, "by" kelimesinin zaman yapılarında bu tür kullanımında
hiçbir zaman bir "conjunction" olarak kullanılamaması, yani,
ardından bir S+V+(O) yapısının gelememesidir.
2.2. Before
KULLANIMI
before + isim / cümle / -ing
ÇEVİRİSİ
yüklem + -mEdEn önce
yüklem + -DEn önce
- They left
before the door was opened.
Kapı açılmadan önce gittiler.
2.3. By the time
KULLANIMI
by the time + cümle
ÇEVİRİSİ
yüklem + -EnE kadar
- They will
have gone by the time we arrive.
Biz varana kadar onlar gitmiş olacaklar.
3. SAME TIME
3.1. As
KULLANIMI
(just) as + cümle
ÇEVİRİSİ
(tam) ... -(i)ken
- As she was
walking down the road, she was hit by a lorry.
Yolda yürürken (ona) bir kamyon çarptı.
3.2. As long as/So long as
KULLANIMI
as long as/so long as + cümle
ÇEVİRİSİ
yüklem + -DIğI sürece/müddetçe
- I'll love you
as long as I live.
Seni yaşadığım sürece seveceğim.
3.3. While/(Whilst)
Bu kelimelerden "whilst" çok resmi yapılarda kullanılabilir.
KULLANIMI
while/whilst + cümle [1] / -ing [2]
ÇEVİRİSİ
yüklem + -(i)ken
- They came
while I was sunbathing. [1]
Ben güneşlenirken geldiler.
- While walking, he stumbled and
fell. [2]
Yürürken sendeledi ve düştü.
3.4. When/Whenever
KULLANIMI
when + cümle [1] / sıfat [2] / -ing [3]; whenever + cümle [4] /
sıfat [5]
ÇEVİRİSİ
(her ne) zaman ... -sE
yüklem + - DIğI zaman/-E/Ir(i)ken/-DIğI(n)dE/-IncE/ -DIkçE
- When I sleep
I always snore. [1]
Ben uyurken hep horlarım.
- Please do your exercise
when(ever) possible. [2]
Lütfen mümkün olan bir zaman / fırsat bulduğunda
al??tırmanı yap.
- Be careful when lifting this
bag. [3]
Bu çantayı kaldırırken dikkatli ol.
- She visits her parents whenever
she finds time. [4]
Ne zaman fırsat bulsa anababasını ziyaret eder.
3.5. Now that
KULLANIMI
now that + cümle
ÇEVİRİSİ
için
(Hazır) ... yüklem -DIğI [(n)E] göre
- Now that
everybody is here, we can start the meeting.
(Hazır) herkes burada olduğuna göre, toplantıya
başlayabiliriz.
3.6. "-ing"
- He came in
shouting.
Bağırarak girdi.
Bu yapıya benzer bir yapıda hiç yüklem
kullanılmamaktadır:
- He came in
drunk. (= When he came in he was drunk.)
3.7. During
KULLANIMI
during + isim
ÇEVİRİSİ
esnasında
- During the
storm, a lot of people hid in the cinema.
Fırtına esnasında bir çok insan sinemaya s???ndı.
4. TIME AFTER
4.1. After
KULLANIMI
after + cümle [1] / -ing [2] / isim [3]
ÇEVİRİSİ
yüklem/isim + -DEn/(mEsIn)In ardından/sonra
- After he had
seen the murder, he couldn't sleep whole night. [1]
Cinayeti gördükten sonra bütün gece uyuyamadı.
- After finishing his meal, Peter
went to bed. [2]
Yemeğini bitirdikten sonra Peter yatmaya gitti.
- After the riot, everything is
calm and quiet. [3]
Ayaklanmanın ardından herşey sessiz ve sakin.
4.2. As soon as
KULLANIMI
as soon as + cümle [1] / -ing [2]
ÇEVİRİSİ
yüklem + -Er yüklem + -mEz
- As soon as
she saw the poster, she burst out a laughter. [1]
Posteri görür görmez bir kahkaha patlattı.
- As soon as leaving work, he
rushes to the bar. [2]
İşten çıkar çıkmaz bara koşar.
4.3. Directly/Immediately
Bu iki yapı da sık kullanılmaz.
KULLANIMI
directly/immediately + cümle
ÇEVİRİSİ
yüklem + -Er yüklem + -mEz
- She smiled
immediately she heard the news.
Haberi duyar duymaz gülümsedi.
4.4. Once
KULLANIMI
once + cümle [1] / -ing [2]
ÇEVİRİSİ
Bir kez .. yüklem + -DI mI/-mEyE gör-
- Once I make
make up my mind, nothing can stop me. [1]
Bir kez kararımı verdim mi beni hiçbirşey
durduramaz.
- Once signing this contract, you
will have to obey the rules. [2]
(=Once you sign this contract ...)
4.5. Since
KULLANIMI
since + cümle [1] / -ing [2] / isim [3]
ÇEVİRİSİ
yüklem + -Den beri/bu yana
- He feels much
better since he completed his exams. [1]
Sınavlarını tamamladığından beri kendisini çok daha iyi
hissediyor.
- We haven't gone out since
visiting you. [2]
Sizi ziyaret etmemizden beri(dir) dışarı çıkmadık.
- I've been typing since 12. [3]
12'den beri daktilo yazıyorum.
4.6. When/Whenever
Kullanım ve çeviri açısından "Same time" başlığı altında ele
alınan "when / whenever" ile aynıdır.
4.7. Now that
Kullanım ve çeviri açısından "Same time" başlığı altında ele
alınan "now that" ile aynıdır.
4.8. No sooner ... than
KULLANIM
No sooner + had + Subject + V3 + than ..+ Simple Past
(Mutlaka devrik yapıda kullanılır)
ÇEVİRİ
Daha yeni/Henüz ... yüklem + -mIştI ki ...
- No sooner had
he left than he heard the explosion.
Daha yeni çıkmıştı ki patlamayı duydu.
4.9. Hardly/Scarcely ... when
Kullanım ve çeviri açısından "No sooner ... than" yapısı ile
aynıdır. Mutlaka devrik yapıda kullanılır.
4.10. On, upon
"-ing" başlığı altında (aşağıda) ele alınmaktadır.
4.11. (only) to ...
Geçici bir durumu göstermek ve durumun ortaya çıkardığı
sonucu ifade etmek için kullanılır.
- I rushed to
the door to discover it was locked
cümlesinde "to discover" yapısı "in order
to discover" anlamı taşımamaktadır, zira bu anlamı
taşıyor olsa kapının kilitli olduğunu bile bile kapıya gitme söz
konusu olacaktır.
*
Kapının kilitli olduğunu keşfetmek için kapıya koştum.
Bu yapının gerçek karşılığı
... to discover
= and I discovered
yaklaşımı ile
Kapıya koştum
ve kilitli olduğunu farkettim
şeklinde olacaktır.
- I woke up one
morning to find myself on the floor.
Bir sabah uyandığımda kendimi yerde buldum.
- She turned the corner, to find
the car gone.
Köşeyi döndü ve arabanın orada olmadığını gördü.
- The curtain parted, to reveal a
market scene.
Perde açıldı ve ortaya bir pazar dekoru çıktı.
4.12. yüklem + to + yüklem
Aslında "yüklem + and + yüklem" şeklinde kullanılabilecek bir
yapıdır ve uzunca bir süreye bağlı bir sonucu ifade eder.
- She lived to
be 100. (= and she became 100.)
- The show went on to become a great success.
5. "-ing"
5.1. Same time (= When)
- Returning to
the village, I met an old friend.
Köye döndüğümde eski bir arkadaşla kar??laştım.
- (On/Upon) receiving the
letter, you should reply immediately.
Mektubu alınca hemen yanıtlaman gerek.
"-ing" yapısı ile "time" ve "reason"
anlatıldığı zaman ana cümlenin ve yan cümlenin öznesinin aynı
olması gerekir.
- When I
returned to the village I met an old friend. (= Returning
to the village I met an old friend.)
5.2. Time after (= When/After)
"Having + V3" yapısı ile oluşturulur.
- Having
completed his study he submitted it to the committee. (= After
he had completed ...)
5.3. (By) + "-ing"
Bu yapı zaman belirtmesinin yanısıra neden (= reason) de
belirtebilir.
- By taking
advantage of the darkness, he escaped.
Karanlıktan yararlanarak kaçtı.
5.4. ..., "ing"
- He rose to
his feet, spilling coffee on his pants.
(= When he was rising to his feet, he spilt coffee on his
pants.)
6. Past participle (= V3)
Bu yapı edilgen (=passive) özellik ta??maktadır.
- (When it is)
taken as it is, the sentence will mean nothing.
Olduğu gibi ele alındığında bu cümle bir anlam taşımaz.
CONDITION
CLAUSE
1. IF
1.1. First conditional
Şu an ya da geleceğe ait gerçekleşmesi mümkün olasılık
anlatır.
KULLANIMI
If + Simple present, Future/Present tense
ÇEVİRİSİ
-EcEk
(Eğer) ... -I/Er ise, ...
-I/Er
- If nothing is
done about high rate of population growth, world population will
have doubled by the year 2000.
Eğer hızlı nüfus artışı oranı konusunda birşeyler
yapılmazsa dünya nüfusu 2000 yılına gelindiğinde iki katına
çıkmış olacak.
DEVRİK YAPI
- Should you see her, give her
the message.
Onu görecek olursan mesajı ilet.
1.2. Second Conditional
Şu an ya da geleceğe ait gerçekleşmesi pek mümkün olmayan
olasılık anlatır.
KULLANIMI
would (be able to)
If + Simple past, could
might
ÇEVİRİSİ
(Eğer) ... -sE(ydI), ... -I/ErdI
- If you were a
man, I'd slap you here and now.
Erkek olsaydın seni şimdi şurada seni tokatlardım.
DEVRİK YAPI
- Were you a man, I'd slap you
here and now.
1.3. Third Conditional
Geçmişe ait ve gerçekleşmesi artık mümkün olmayan olasılık
anlatır.
KULLANIMI
could
A. If + Past Perfect, would + have + V3
[1]
might
could
B. If + Past Perfect, would + V1
+ (now) [2]
might
would
would
C. If +
+ have + V3, could + have + V3 [3]
could
might
ÇEVİRİSİ
A.
-sEydi
(Eğer) , ... -I/ErdI
-mIş olsaydı
- If he had
known the result he wouldn't have been so happy. [1]
Sonucu bilmiş olsaydı o kadar mutlu olmazdı.
B.
-sEydi
(Eğer) , (şimdi) ... -I/ErdI
-mIş olsaydı
- If you had
been more careful, you'd be earning more. [2]
Daha dikkatli olmuş olsaydın (şimdi) fazla kazanıyor
olurdun.
C.
-sEydi
(Eğer) , ... -EbIlIrdI
-mIş olsaydı
- I could have
helped him if I could have swum. [3]
Yüzebilseydim ona yardım edebilirdim.
DEVRİK YAPI
- Had he been more
careful, he could have won.
1.4. If + should
Az bir gerçekleşme olasılığı gösterir.
- If you should
see him, let me know.
Onu görecek olursan haberim olsun.
1.5. If + happen to
"If + should" yapısı ile aynı anlamdadır.
1.6. If + were to
"Were to" yapısı gelecekte gerçekleşme olasılığı az bir olayı
anlatmada kullanılabilir.
- What would
you do if a war were to break out ?
Savaş çıkacak olsa ne yapardın ?
"Were to" yapısı zorlayıcı bir öneri ifade
edebilir.
- If you were
to move your chair a bit, we could all sit down comfortably.
Sandalyeni biraz oynatırsan hepimiz rahatça oturabiliriz.
1.7. If it weren't for
Bu yapı olayın bir başka olayı değiştirdiğini/etkilediğini
göstermede kullanılır.
- If it weren't
for his wife's money, he'd never be a boss.
Karısının parası olmasa asla patron olamaz.
1.8. If it hadn't been for
"If it weren't for" yapısının geçmiş zaman halidir.
- If it hadn't
been for your help, she could have gone to prison.
Senin yardımın olmasa hapishaneye düşebilirdi.
1.9. But for
"If it hadn't been for" yapısı ile aynı anlamı taşır.
- But for you,
I could have given up long ago.
Sen olmasan uzun süre önce vazgeçmiş olurdum.
1.10. If only (= I wish ...)
A) If only + Past tense
- If only I had
more money, I could buy a drink.
(Keşke) daha fazla param olsaydı, içecek birşey alırdım.
- If only you hadn't told Jackie
the truth, everything would have been all right.
(Keşke) Jackie'ye gerçeği anlatmamış olsaydın, herşey
yolunda olurdu.
B) If only + would/could
Bu yapı istek/amaç belirtir.
- If only she
wouldn't speak all the time, she'd make a perfect guest.
(Bir de) sürekli konuşması olmasa kusursuz bir konuk
olurdu.
- If only he wouldn't snore !
Bir de horlamasa !
2. AS LONG AS, SO LONG AS
KULLANIMI
as long as, so long as + cümle
ÇEVİRİSİ
- DIğI sürece/takdirde
- She can come
in as long as she promises to keep silent.
Sessiz durmaya söz verdiği takdirde içeri girebilir.
3. ASSUMING, PROVIDED, PROVIDING,
SUPPOSING
KULLANIMI
assuming/provided/providing/supposing + (that) + cümle
ÇEVİRİSİ
Assuming/supposing -DIğInI varsayarsak/varsayınca
Provided/providing -mEsI koşulu ile/-DIğI takdirde
- Assuming that
the journey will take a full day, we may except him any minute.
Yolculuğun bir tam gün süreceğini varsayarsak onu her an
için bekleyebiliriz / her an gelebilir.
- You can borrow the car provided
that you promise to drive carefully.
Dikkatli sürmeye söz verdiğin takdirde arabayı ödünç
alabilirsin.
4. IN CASE
KULLANIMI
in case + cümle
ÇEVİRİSİ
- sE diye
- Buy another
bottle of vodka in case more people come.
Fazla insan gelirse diye bir şişe votka daha al.
Bu yapı "in case of + isim/-ing" ( ...
"durumunda") şeklinde de kullanılabilir.
- In case of a
fire, use the side doors.
- In case of meeting him, do not offer to shake hands.
"Just in case" kullanımı ise "ne olur ne
olmaz" anlamını yansıtır.
- "Why do you
always carry that umbrella ?"
- "Just in case."
5. IN THE EVENT THAT, JUST SO (THAT), ON
CONDITION (THAT)
KULLANIMI
in the event that
just so (that) + cümle
on condition (that)
ÇEVİRİSİ
-mEsI durumunda/-DIğI takdirde
- In the event
that the police ask you your address, you are not legally bound
to give it.
Polis adresinizi soracak olursa/Polisin adresinizi
sorması durumunda yasal açıdan söylemek zorunda değilsiniz.
6. UNLESS
KULLANIMI
unless + cümle
ÇEVİRİSİ
-mEz ise/-mEmEsI durumunda
- I'll quit
unless I'm given a pay rise.
Maaşım artırılmazsa ayrılacağım.
7. GIVEN
KULLANIMI
given (that) + cümle
ÇEVİRİSİ
olsa, -mEsI durumunda
- Given that x
= y, then n(x+a) = n(y+a) must also be true.
x = y ise bu durumda n(x+a) = n(y+a)'nın da doğru
olması gerekir.
Given yapısı "rağmen" anlamını
taşıyan cümle olarak da kullanılabilir.
8. WISH
Dilek belirten bir yapı olarak "I wish / He wishes / .. "
çeşitli zamanlarla birlikte kullanılabilir. Bu zamanın seçimi
elbette cümlenin oluşturulduğu duruma bağlıdır.
Durum
Wish
(Simple
Present)
I'm not rich.
I wish I was/were rich.
I don't earn a lot.
I wish I earned a lot.
She talks a lot.
I wish she didn't talk a lot.
(Present Continuous)
It's raining.
I wish it wasn't/weren't rainining.
She is studying.
I wish she wasn't/weren't studying.
(Simple Past)
She didn't come.
I wish she had come.
(Present Perfect)
He has lost it.
He wishes he hadn't lost it.
("Will")
You will always complain. I wish
you wouldn't complain.
He will sing all the time.
I wish he wouldn't sing.
Bu yapılar Türkçe'ye "keşke" olarak aktarılabilir.
PLACE
CLAUSE
1. WHERE
KULLANIMI
where + cümle
ÇEVİRİSİ
yüklem + -DIğI yerde
- Where I come
from, this is called injustice.
Benim geldiğim yerde buna haksızlık derler.
2. WHEREVER
KULLANIMI
wherever + cümle
ÇEVİRİSİ
(neresi olursa orada)
yüklem + -DIğI her yer(d)e/yerin
- They went
wherever they expected to find work.
İş bulmayı umdukları her yere gittiler.
CONCESSION
CLAUSE
1. CÜMLE İLE KULLANILANLAR
1.1. Although / Though
"yüklem" + -mEsInE rağmen/karşın; -DIğI halde
- Although he
is young, he is not inexperienced.
Genç olmasına karşın tecrübesiz değil.
Devrik yapı ile de kullanılabilir.
- Careful
though/as she was, she couldn't prevent the accident.
(=Although she was ...)
1.2. Even if/Even though
Türkçe'ye çevirisi "although" ile aynıdır. "Even if"
"-sE bile" olarak aktarılabilir.
- He borrowed
my jacket even though I'd told him not to.
Almamasını söylememe rağmen ceketimi ödünç aldı.
- You have to be on time even if
the lesson starts very early.
Ders çok erken başlasa bile dakik olmalısın.
1.3. Whereas
Türkçe'ye "although" gibi ya da "... ise de", "... iken" ile
aktarılır.
- Whereas he
has plenty of money, he has no-one to trust.
Çok parası varsa da güvenileceği bir tek kimsesi yok.
1.4. While /Whilst
Türkçe'ye "although" gibi aktarılır.
- While he is
rather nice, sometimes he is a menace.
Oldukça sevimli olmasına rağmen bazen bir başbelası.
1.5.
Despite
In spite of
Irrespective of + the fact that
Regardless of
Notwithstanding
Türkçe'ye "...( gerçeğin)e karınn/rağmen" ile aktarılırlar.
- Despite the
fact that he is rather nice, sometimes he is a menace.
(=Although he is ...)
1.6. As
Devrik yapı durumunda "rağmen" anlamı taşıyabilir.
- Tired as I
was, I went on walking.
(=Although I was tired ...)
- Change your mind as you will, you will gain no support.
(=Although you may change ...)
Bu yapı "Reason " veya "Similarity Clause"
olarak da kullanılabilir.
"As" kelimesi yerine "that" kullanıldığı da görülür.
- Fool
that he was, he made no mistakes.
Aptal olmasına rağmen hiç hata yapmadı.
1.7. As ... as
Bu yapı ender olarak kullanılır.
- As widespread
as his fame may be, he is not well-known in this part of the
country.
(=Although his fame may be widespread, ...)
2. CÜMLE İLE KULLANILMAYANLAR
2.1. Despite/In spite of
KULLANIMI
isim [1]
despite/in spite of +
-ing [2]
ÇEVİRİSİ
yüklem + -mEsInE rağmen/karşın
isim + -E rağmen/karşın
- He came in
spite of his illness. [1]
being ill. [2]
Hastalığına/Hasta olmasına rağmen geldi.
2.2. Irrespective of, Regardless of,
Notwithstanding
KULLANIMI
irrespective of isim
regardless of +
notwithstanding WH
ÇEVİRİSİ
isim + -E rağmen/karşın
yüklem + -mEsInE rağmen/karşın
"göz önüne alınmaksızın"
- Regardless of
whatever he may say, do it as you please.
Onun ne diyebileceğini düşünmeksizin, dilediğin gibi yap.
2.3. ..., still / yet
KULLANIMI
..., still/yet + -ing [1] / cümle [2]
ÇEVİRİSİ
yine de, ancak, fakat, bun(lar)a karşın
- He suffered a
lot, yet never giving in. [1]
he never gave in. [2]
Çok acı çekti ama asla pes etmedi.
3. Given (that)
Yerine göre koşul anlamı da verebilen bu yapı pek sık
kullanılmamaktadır.
- Given her
charm, she is alone.
that she has charm, she is alone.
Çekici olmasına rağmen/Cazibesine rağmen, yalnız.
CONTRAST
CLAUSE
Yapı olarak "Concession Clause" ile aynıdır. "Whereas, while,
whilst" ile oluşturulur ve Türkçe'ye en basit olarak "oysa"
kelimesi ile aktarılır.
REASON
CLAUSE
1. CÜMLE İLE KULLANILANLAR
1.1. Because, As, For, Since
Türkçe'ye "yüklem + -I için / -IndEn ötürü / dolayı", "yüklem
+ -mEsI nedeniyle / sebebiyle" şeklinde aktarılırlar.
- Because he
worked so hard, he deserved a holiday.
O kadar çok çalıştığı için bir tatili haketti.
"As" kelimesi devrik yapı kullanılarak da
"Reason Clause" oluşturabilir. Aynı yapı "Concession Clause"
için de geçerli olduğu için hangi anlamın çıkarılması
gerektiğine dikkat edilmesi gerekir.
- Tired as she
was, she went on walking. [Concession]
- Tired as she was, she stopped walking. [Reason]
Yorgun olduğu için yürümeyi kesti.
1.2.
Because of
Due to
Owing to
+ the fact that
On account of
Türkçe'ye "[gerçeği(nden)] ötürü / yüzünden / sayesinde"
şeklinde aktarılırlar.
- Owing to the
fact that Tom didn't know any French, they were able to speak
comfortably in his presence.
Tom'un hiç Fransızca bilmemesinden ötürü onun önünde
rahatça konuşabildiler.
2. CÜMLE İLE KULLANILMAYANLAR
2.1. Because of, Due to, Owing to, On account of
KULLANIMI
because of
due to
+ isim + ("ing") [1]
owing to
+ my/his/.. + "-ing" [2]
on account of
ÇEVİRİSİ
Türkçe'ye "because" ile aynı şekilde aktarılırlar.
- Because of
rain the rescue operation had to be stopped. [1]
Yağmurdan ötürü kurtarma çalışmasının durdurulması
gerekti.
- Owing to his trying to save the
situation, a scandal was prevented. [2]
Onun durumu kurtarmaya çalışması sayesinde bir skandal
önlendi.
2.2. "-ing" ...,
- Seeing that
it was likely to rain, he stayed in.
(=Because/When he saw ...)
- Knowing their tastes, she was
able to bring a good gift.
(=Because she knew ...)
- Having completed the task, they
had a break
(=Because/After they had completed ...)
2.3. Past participle (= V3)
Bu yapı edilgen (= passive) özellik taşır.
- Constructed
according to my specifications, the building was able to
withstand the eartquake.
(=Because it was constructed ...)
3. DİĞER YAPILAR
3.1. As long as
KULLANIMI
as long as + cümle
ÇEVİRİSİ
- DIğI sürece / müddetçe
- As long as he
doesn't disturb me, it is okay.
Beni rahatsız etmediği sürece sakıncası / sorun yok.
3.2. Inasmuch as, Insomuch as
"Because" anlamı taşıyan bu yapılar resmi durumlarda
kullanılır.
- Thomas is
also guilty, insomuch as he knew what they were going to do.
( ..., because he knew ...)
3.3. In that
KULLANIMI
in that + cümle
ÇEVİRİSİ
-mEsI açısından/yüzünden, -DIğI için
- The evidence
is invalid in that it was obtained through illegal ways.
Yasadışı yollardan elde edildiği için delil geçersiz.
3.4. Now that
"Time Clause" yapılarda ele alınan "Now that" ile aynı anlamı
taşır.
3.5. (The reason) why
KULLANIMI
(The reason) why + cümle + "be" + because/that ...
ÇEVİRİSİ
-mE("kişi eki")In(In) nedeni/sebebi ... (-dIr)
- The reason
(why) they lost is that/because they did not know the rules.
Kaybetmelerinin nedeni kuralları bilmemeleridir.
3.6. While
KULLANIMI
while + cümle
ÇEVİRİSİ
hazır ... olduğuna göre/-mIş iken
- While you are
in the kitchen, can you bring me a knife ?
Hazır mutfaktayken bana bir bıçak getirir misin ?
3.7. With
KULLANIMI
isim + "-ing" [1]
(with) +
isim + to + yüklem [2]
ÇEVİRİSİ
"var iken", -mekte iken, -DIğI için, -DIğIndEn ötürü
- (With) the
exams coming, we have no time for a social life. [1]
Sınavlar yaklaşı(yo)rken sosyal yaşantı için hiç vaktimiz
yok.
- With so many children to
support, they both have to work. [2]
Bakmaları gereken o kadar çocuk varken ikisinin de
çal??ması gerek.
3.8. What with
"With" yapısı ile aynıdır.
PURPOSE
CLAUSE
1. (IN ORDER) TO, SO AS TO
KULLANIMI
in order (not) to / so as (not) to + yüklem
ÇEVİRİSİ
yüklem + -mEk için
- To open the
lid, turn it left.
Kapağı açmak için, sola çevirin.
- They left the door open in
order for me to hear what they were talking about.
Ne hakkında konuştuklarını işitmem için kapıyı açık
bıraktılar.
- She has to hurry in order not
to be late.
Geç kalmamak için acele etmesi gerek.
"So as to" yapısının aşağıdaki örnekte
görülen kullanımına sık rastlanmaktadır.
- He never
stayed in one place so long as to be recognised.
Bir yerde tanınabileceği kadar uzun süre hiç kalmadı.
"To+ yüklem" yapısı "amaç (=Purpose)
dışında başka anlamlar taşıyabilir.
2. IN ORDER THAT
KULLANIMI
in order that + cümle
ÇEVİRİSİ
yüklem + -sIn diye / -mEk için
- The school
closes early in order that the children can get home before
dark.
Çocuklar hava kararmadan evlerine varabilsinler diye okul
erken kapanıyor.
3. FOR FEAR (THAT)
KULLANIMI
for fear that + cümle
ÇEVİRİSİ
yüklem + -mEk /... olur + korkusu ile
- They left
early for fear that they'd miss the train.
Treni kaçırma korkusu ile erkenden çıktılar.
4. LEST
Resmi (= formal) nitelik taşıyan cümlelerde kullanılır.
KULLANIMI
lest + cümle
ÇEVİRİSİ
yüklem + -mEmEk için / -mEsIn diye
- They checked
the list again lest they should leave something behind.
Geride bir şey unutmamak için listeyi yeniden
incelediler.
RESULT
CLAUSE
1. SO (THAT), SUCH THAT
KULLANIMI
so (that), such that + cümle
ÇEVİRİSİ
böylece, bu yolla, öyle ki, -sIn diye
- We announced
the test results immediately so that those who failed wouldn't
have to wait.
Başarısız olanlar beklemek zorunda kalmasın diye
sınav sonuçlarını anında açıkladık.
- They had considered all the
possibilities in preparing the leaflet, such that even the most
inexperienced would be
able to inform the candidates of the requirements
for application.
Kitapçığı hazırlarken bütün olasılıkları göz önünde
bulundurmuşlardı, öyle ki en tecrübesizler bile adayları
başvuru koşulları konusunda bilgilendirebilirdi.
2. THEREBY
KULLANIMI
thereby + -ing
ÇEVİRİSİ
böylece, bu yüzden, bu yolla, sonuçta
- Because he
was so young and fiery, he drove the sport car at top speed,
thereby deserving three different traffic
tickets.
Genç ve ateşli olduğu için spor arabayı son sürat
kullandı ve sonuçta üç ayrı ceza makbuzunu haketti.
SIMILARITY
CLAUSE
1. (JUST) AS
KULLANIMI
(just) as + cümle [1] / it is/was/.. [2]
Kimi zaman "as" yerine "the way" kullanılabilir.
ÇEVİRİSİ
gibi,
- She is a fine
singer, just as her father used to be. [1]
Eskiden babasının olduğu gibi, iyi bir şarkıcı.
- In autumn, as (it was) in
spring, there were floods. [2]
Sonbaharda, ilkbahardaki gibi, sel vardı.
Bu yapı resmi (= formal) nitelik taşıyan
anlatımlarda devrik yapı (= inversion) kullanılarak
oluşturulabilir.
- He was
Catholic, as were most of his friends.
Katolikti, dostlarının çoğu gibi.
- He believed, as did all his
colleagues, in the supremacy of the institution he worked for.
Tüm iş arkadaşları gibi o da çalıştığı kurumun
üstünlüğüne inanmaktaydı.
2. LIKE
KULLANIMI
like + isim / him/her/... ; like + cümle (> AmE)
ÇEVİRİSİ
gibi, benzer
- My sister
isn't much like me.
Kızkardeşim fazla bana benzemez.
3. AS IF, AS THOUGH
KULLANIMI
as if, as though + cümle
ÇEVİRİSİ
(sanki) ... (-mIş) gibi
- You look as
if you are about to cry.
Ağlayacakmış gibisin.
EXCEPTION
CLAUSE
1. BUT (THAT)
Resmi (= formal) nitelik taşıyan anlatımlarda kullanılır.
KULLANIM
but that + cümle [1]
but for me/him/.. to + yüklem [2]
ÇEVİRİSİ
dışında, haricinde
- Nothing would
stop them but that the President (should) make a speech. [1]
Onları Başkan'ın konuşma yapması dışında hiçbirşey
durdurmuyordu.
- Nothing would stop them but for the President to make a
speech. [2]
2. EXCEPT (THAT), EXCEPTING THAT
KULLANIMI
except/excepting (that) + cümle
ÇEVİRİSİ
ama, fakat, ancak, haricinde, dışında
- We would most
happily help you, except we are in need of cash.
Size büyük bir memnuniyetle yardım ederdik ama nakit
sıkıntısındayız.
3. SAVE THAT
KULLANIMI
save that + cümle
ÇEVİRİSİ
dışında, haricinde
- The company
has lost almost all its possessions, save that they still hold a
small share in a vast piece of land.
Şirket, geniş bir arazinin ufak bir hissesine halâ sahip
olması dışında, tüm mal varlığını yitirdi.
4. ONLY
Günlük konuşma dilinde kullanılır.
KULLANIMI
only + cümle
ÇEVİRİSİ
fakat, ancak, ama
- I'd love to
come, only I have no time.
Gelmeyi çok isterim ama hiç vaktim yok.
COMMENT
CLAUSE
1. TANIM
Cümle içinde paranteze alınmış bir fikir, yorum, yargı görevi
üstlenen ifadelerdir. Cümle içinde altı değişik yapıda
kullanılabilirler.
2. CÜMLE
- There were no
applicants, I believe, for that job.
En sık kullanılan yapılar şunlardır.
God knows
Tanrı bilir (ya)
Heaven knows Tanrı bilir (ya)
it grieves me to tell you üzülerek söylüyorum
it has been claimed iddiaya göre
it is reported bildirildiğine göre
it is rumoured söylentiye göre
it is said denildiğine göre/ denir ki
it is true şurası da doğru ki/ Doğru olan şu ki
it may interest you to know öğrenmek ilgini(zi) çekebilir
it pains me to tell you üzülerek söylüyorum
it seems görünüşe göre, görünüşe bakılırsa
it transpires söylenildiğine göre
I admit bence de/ kabul ediyorum
I agree bence de/ kabul ediyorum
I ask myself diye sormaktayım
I assume sanırım
I believe bence/ sanırım
I can see gördüğüm kadarı ile
I claim bence
I consider bence
I daresay sanırım
I don't deny kabul
I doubt hiç sanmam ama/ pek sanmasam da/ korkarım
I expect umarım
I fear korkarım
I feel bence
I guess sanırım
I hear duyduğuma göre
I have heard duyduğuma göre
I have heard tell söylenenlere göre
I have no doubt hiç kuşkum yok
I have read okuduğuma göre
I have to say belirtmeliyim ki
I hope umarım
I imagine sanırım
I know bildiğime göre/ biliyorum
I may assume sanırım
I'm afraid korkarım
I'm convinced eminim/ inanıyorum ki
I'm delighted to say sevinerek söylüyorum (ki)
I'm glad to say sevinerek söylüyorum (ki)
I'm happy to say sevinerek söylüyorum (ki)
I'm pleased to say sevinerek söylüyorum (ki)
I'm sorry to say üzülerek söylüyorum (ki)
I'm sure eminim
I'm told bana anlatılana göre/ duydum ki
I must admit kabul/ itiraf etmeliyim ki
I must say söylemem gerekir ki
I must tell you anlatmam gerekir ki
I presume sanırım
I regret korkarım/ ne yazık ki
I regret to say üzülerek söylüyorum (ki)
I remember hatırlıyorum (da)
I see bence
I suppose sanırım
I think bence
I understand anlıyorum ki/ bence
I venture to say diyebilirim ki
I wish keşke
I wonder acaba
mind you hatırlarsan(ız)
one hears söylenenlere göre
they allege iddiaya göre
they claim iddiaya göre
there is on doubt kuşkusuz
they say dediklerine göre
you can see gördüğün(üz) gibi
you know biliyorsun(uz)
you may have heard duymuş olabileceğin(iz) gibi
you may know belki biliyorsun(uz)
you must admit kabul etmelisin(iz) ki
you realise anlayacağın(ız) gibi
you see gördüğün(üz) gibi
3. AS + CÜMLE
Türkçe'ye "yüklem + -DIğI gibi/kadarı ile" şeklinde
aktarılabilir.
- I'm working
overtime, as you know.
En sık kullanılan yapılar şunlardır:
as everybody
knows herkesin bildiği gibi
as it appears görünüşe göre
as it happens öyle oldu ki/ tesadüf bu ya
as (it) is common knowledge bilindiği gibi
as it may interest you to know öğrenmek isteyebileceğin gibi
as (it) often happens hep olduğu gibi
as it seems görünüşe göre
as it seems likely muhtemelen
as it transpires göründüğü gibi
as (it) was pointed out belirtildiği gibi
as (it) was said earlier/later anlatıldığı gibi
as I can see (it) gördüğüm kadarı ile/ bence
as I have said söylediğim gibi
as I interpret it bence/ bana göre
as I'm told duyduğuma göre
as I remember hatırladığım kadarı ile
as I say dediğim gibi
as I see (it) bence/ bana göre
as I take it bence/ bana göre
as I understand bence/ bana göre
as you know bildiğim kadarı ile
as you may have heard duymuş olabileceğin(iz) gibi
as you may remember hatırlayacağın(ız) gibi
as you said dediğin(iz) gibi
as you say dediğin(iz) gibi
as (it) was/seemed natural normal göründüğü kadarı
ile/göründüğünden ötürü
as (it) was expected beklenildiği gibi
4. WHAT ...
Türkçe'ye " ... olan şey/olan yan(ı)" ile aktarılabilir.
- What was more
upsetting, we lost our luggage.
En sık kullanılan yapılar şunlardır:
What is more
surprising/upsetting/gladdening işin en/daha (da) ... (olan)
yanı ...
What is more to the point dahası, üstelik, üstüne üstlük.
5. TO+ YÜKLEM
Türkçe'ye "-cası, ... olmak gerekirse, ... olur ise" ile
aktarılabilir.
- To be fair, I
lost the money.
En sık kullanılan yapılar şunlardır:
to be fair
açıkçası
to be frank açıkçası
to be honest açıkçası
to be precise kesin konuşmak gerekirse/ tam olarak
to be serious ciddi olmak gerekirse
to be truthful açık konuşmak gerekirse
to put it briefly kısacası
to speak candidly açıkcası
6. "-ING"
Türkçe'ye "yüklem + -Er/Ir ise" ile aktarılabilir.
- I doubt,
speaking as a layman, that his views are our salvage.
En sık kullanılan yapılar şunlardır:
broadly
speaking genelde/ genele konuşulursa
figuratively speaking örneğin/ genele konuşulursa
generally speaking genel anlamda/ genele konuşulursa
loosely speaking genel anlamda/ genele konuşulursa
putting it crudely kabaca anlatılırsa
putting it mildly kısacası
speaking frankly işin doğrusu
speaking generally genel anlamda/ genele konuşursak
speaking personally bence
7. PAST PARTICIPLE (= V3)
Türkçe'ye "yüklem + -Il/-In .. ise" (= Edilgen) ile
aktarılır.
- Stated
plainly, he has no chance of winning.
En sık kullanılan yapılar şunlardır:
put bluntly
kabaca anlatırsak
put in another way diğer bir deyişle
rephrased diğer bir deyişle
stated quite simply basitçe anlatılırsa
worded plainly basitçe anlatılırsa
VERBLESS
CLAUSE
Bu tür cümleler İngilizce'de fazla kullanılmaz ve çeviri
açısından önemli bir sorun oluşturmaz.
- He waited,
anxious for a reply. (= he was anxious for a reply)
- She was standing, a statue of innocence. (= she was like a
statue of innocence)
Örneklerde de görülebileceği gibi, yüklem taşımayan yan cümle
ayrı bir cümle gibi ele alınmaktadır. Çeviri işleminin de buna
göre yapılması gerekir.
İSİM
(=NOUN) VE UYGUN "ARTICLE" SEÇİMİ
1. Tanım: "a(n)" ve "the"
"Article" seçimi çeviri işlemlerinde çoğu zaman bir sorun
haline gelmektedir. "A(n)" (=Indefinite article) ve "the"
(=Definite article) isimlerle birlikte kullanılırlar.
Bu iki kelimenin nasıl ve ne durumlarda kullanıldıklarına
geçmeden önce, isim yapılarını incelemek yararlı olabilir.
2. Sayılabilir ve sayılamayan isim
İsim, sayılabilen ve sayılamayan olarak sınıflandırılabilir:
Sayılabilen (=countable) isim
a) Tekil
(=singular)
cat, leaf, man, person, iron (=
ütü)
b) Çoğul (=plural)
cats, leaves, men,
people/persons, irons
Sayılamayan (=uncountable) isim
a) Somut
(=concrete)
water, oil, sugar, iron (= demir)
b) Soyut (=abstract)
happiness, wealth, boredom
3. Kullanım alanları
"A(n)" sadece sayılabilen tekil isimler ile kullanılır.
Kendisini takip eden isim sesli bir harf (a, e, i, o, u) ile
telaffuz edilerek (yazılarak değil) başlarsa, "an"
kullanılır.
an apple, an
eagle, an iron, an orange, an umbrella
fakat
a university
student
(u harfi "yu" olarak telaffuz edilmekte)
an hour
(sessiz olan h harfi telaffuz edilmemekte; {h}our)
"The" bütün isimlerle birlikte
kullanılabilir. Bir ismin her zaman bir "article" alması gerekli
ya da mümkün değildir.
4. "A(n)" : Kullanıldığı yerler
4.1. Bilinmeyen ve önceden belirginleştirilmemiş
Herhangi biri, hangisi olduğu farketmez
- I have never
seen an elephant.
- We are looking for a person to help us in the home.
Sözü edilen şeyin, ait olduğu sınıfın/türün
herhangi bir üyesi olması
- A screwdriver
is a tool.
Bu kullanımda çoğul isim de mümkündür.
- Screwdrivers
are tools.
Genel nesneler yerine belirginleştirilmiş
nesneler kullanıl-ması durumunda çoğul isim kullanmak gerekir.
- Cars are
parked at owners' risk. (Cars = Buraya parkedilen belirgin
arabalar)
Tereddüte düşülmesi durumunda en iyisi
çoğul isim kullanmaktır.
... de/başına
- 60 miles an
hour
- Three times a week
- Ten pence a kilo
4.2. Bilinen fakat önceden
belirginleştirilmemiş
Özel biri, fakat henüz belirginleştirilmemiş
- I have found
a good job at last.
- She is a very old friend of mine.
- A Mr Nash called to
speak to you.
(Mr Nash diye biri ...)
Bir tür/örnek
- We have a
good climate.
- What a strange man he is !
- I have never heard such a thing !
Meslek
- I am a
teacher by profession.
- To be a good MP, you must be a good speaker.
5. "The" - Kullanıldığı yerler
5.1. the + az önce/daha önce sözü geçmiş olan
- "I've got an
orange and some apples. Who wants the orange ?"
- "You have the orange and I'll have the apples."
5.2. the + belirginleştirilmiş isim
- The dogs in
our street are very noisy.
- The Englishmen we met at the party knew a little Turkish.
5.3. the + eserde sözü geçen
kişi(ler)/nesne(ler)
- The Elephant
and the Mouse
- The Longest Day
- The Mousetrap
5.4. the + tek olan şey
- They toured
the world together.
- The earth goes round the sun.
- She lives in the United States now.
5.5. the + "superlative"
- the best/most
recent/latest project
5.6. the + "ordinal" sayı
- the
first/last/next race
5.7. the + hayali bir türün/sınıfın
temsilcisi olan tekil isim
- The Panda is
in danger of extinction.
- The computer has replaced the typewriter in the office.
5.8. the + sıfat = o sıfat ile nitelenen
grubun tümü
- The young do
not listen to the old.
(= Young people do not listen to old people.)
Tekil kişiler için "sıfat + person/man/.."
kullanmak gerekir.
- a/the young
person/man/woman/..
5.9. the + yer ismi = o yerin amacına
uygun bir eyleme katılınmaması
- She went to
the prison ( Ü mahkum
olarak değil)
- I would like to live near the sea.
5.10. the + yer = içinde bulunulan
durumdan ötürü tanımlanabilen yer
Her insanın kendisine özgü bir çevresi olduğu ve o kişinin o
çevreye ait herşeyi tanımlayabileceği düşünülürse, o çevreye
yakın olan bir kimse (akraba, arkadaş, aynı şehirli gibi)
açısından da o çevre tanımlanabilir özelliktedir.
- I must go to
the bank
cümlesindeki "the bank", konuşanı tanıyan
bir kimse açısından belirgin bir bankayı niteler.
- There is
funny animal in the garden.
5.11. the + otel / tiyatro / sinema/..
ismi
- the Hilton
- the Akün
Ayrıca
-the
theatre/cinema/opera/concert
5.12. the + çoğul yer ismi
- the
Netherlands
- the Azores
- the United States
- the Alps
5.13. the + sayılabilir bir isim içeren
yer isimleri
Canal
the Sues/Panama Cana
Channel
the English Channel
Desert
the Sahara (Desert)
Gulf
the Gulf, the Gulf of Mexico
Islands/Isles
the British Isles, the Virgin Islands
Kingdom
the United Kingdom
Mountain range the
Rocky Mountains
Ocean
the Indian Ocean
Republic
the Republic of Turkey
River
the (River) Nile
Sea
the Mediterranean (Sea)
State(s)
the Gulf States, the United States of America
Straits
the Bering Straits
Union
the Union of South Africa
Yer darlığından ötürü haritalarda "the"
genelde kullanılmaz.
5.14. the + milliyet belirten sIfat
- the British
- the English
- the Spanish
Bazı milliyetlerden söz ederken, çoğul isim
kullanılır.
- (the)
Russians/Arabs/Turks/Scots/..
5.15. the + bilim ve teknoloji ile
ilgili kelime
- I hate the
telephone.
5.16. the + müzik aleti
- I'd like to
learn the guitar.
Caz ve pop terminolojisinde genellikle
"the" kullanılmaz.
5.17. the + gazete ismi
- the Times
Dergi isimleri "the" almaz.
- Times
(Magazine), Scala
5.18. the + A of B (A ve B birer isim)
- the
University of Oxford
5.19. the + gemi ismi
- The Queen
Mary
5.20. the + space = bir alanda boş yer
- He tried to
park his car but the space was not big enough.
"The" kullanılmazsa "space" kelimesi
"uzay" anlamı taşır.
5.21. all the / the whole
a) all
the
all + my/your/. + isim
this/these
- all the time
- all my life
- all this confusion
all + çoğul isim ( "every"
anlamında)
- All Indian tribes were killed
off.
(Her bir ... .)
b) whole
the
my/your/.. + whole + isim
this
- the whole life
- my whole life
- this whole confusion
whole + çoğul isim
("complete", "entire" anlamında)
- Whole Indian tribes were killed
killed off. (= kimse sağ kalmadı)
the
the whole of + my/your/. + tekil isim
this/that
- the whole of the time
- the whole of my life
- the whole of this confusion
6. "The" - Kullanılmadığı yerler
6.1. A + B (A ve B birer isim)
- Oxford
University
- London Bridge
- Turkish Republic
- Atatürk Airport
Bu yer isimlerinde "the" kullanılmamasının
bir diğer nedeni de birer bölge ya da kişi adı taşımalarıdır.
6.2. türü / sınıfı temsil eden çoğul / sayılamayan isim
- Pandas are in
danger of extinction.
- Sugar is bad for you.
- Money can bring happiness.
6.3. yerin amacına yönelik eyleme
katılma durumu
- He was sent
to prison for 2 years ( mahkum olarak).
- He is a fisherman. He spends his time at sea.
6.4. "ordinal" sayı + yarışmada durum
belirten isim / ödül
- She won first
prize for her essay.
- The Irish contestant was in second place.
6.5. ünvan (+ kişinin soyadı)
- I want to see
the Captain, but Captain Smith.
- Hello, Captain.
6.6. kıta, tekil ülke / şehir ismi
- Asia, Africa,
South America, Great Britain, New York, Germany
6.7. tek dağ ve ada ismi
- Mount Everest
- Cyprus, Long Island
6.8. göl ismi
- Lake Erie
6.9. "preposition" + isim
- on time, for
example, in turn, in harmony, at night.
Fakat
- in the
morning/afternoon/evening
ve
in
spring
- during + (the) + autumn
before
summer
winter
6.10. yüklem + isim
Artık birer terim haline gelmiş bazı yapılarda "the"
kullanılmamaktadır.
yüklem + sayılabilir isim
- to take place
yüklem + çoğul isim
- to make
friends
- to shake hands
yüklem + sayılamayan isim
- to make
progress
- to make love
6.11. by + isim (= ... ile yolculuk)
by + bus, coach, car, train, air, plane, bike,
motorbike, sea / ship / boat, Tube / underground
on + foot, horseback
'S VE "OF"
1. 's yapısının kullanıldığı yerler
1.1. (a/the) + kişi / hayvan ismi + isim
- the manager's
office
- Mr Evan's daughter
- the horse's tail
- a policeman's hat
1.2. (a/the) + organizasyon ismi + isim
- the
Government's decision
- the company's success
Bu yapıyı "the A of B" kullanarak
oluşturmak da mümkündür.
1.3. (a/the) + yer ismi + isim
- the city's
new theatre
- Britain's system of government
- Turkey's largest dam
1.4. tekil isim + isim
- my sister's
room
- Mr Carter's house
Çoğul isim + isim durumunda 's
yerine sadece ' kullanılabilir.
- my sisters'
room
- the Carters' house
1.5. zaman belirten isim + isim
- Tomorrow's
meeting has been canceled.
- I've got a week's holiday.
three weeks' holiday.
Bu cümlede "three weeks' holiday" yerine "a
holiday of three weeks", ya da "a three week holiday" demek te
mümkün.
1.6. bir hayvan ismi + o hayvandan üretilen şey
- cow's milk
- lamb's wool
- a bird's egg
- goat's cheese
Bir ürün elde etmek için o hayvan
öldürülmüş ise,
- calf-skin
- chicken soup
- a lamb chop
- fox fur
1.7. bir hayvan ismi + hayvanın
vücudunun bir parçası
- a sheep's
heart
- a frog's leg
1.8. kullanan kişi + kullanılan şey
- a girl's
blouse
- a children's hospital
- a bird's nest
Kullanan kişinin eylem üzerinde bir
denetimi yoksa aşağıdaki yapı da kullanılabilir.
- baby clothes
- a dog kennel
- a birdcage
2. "Of" yapısının kullanıldığı yerler
2.1. (a/the) + isim + nesne ismi
- the door of
the room
- the beginning of the story
Bu yapıda 's kullanılabilirse de "A
of B" yapısı daha iyidir.
2.2. (a/the) + isim + organizasyon ismi
- the decision
of the Government
- the success of the company
Bu yapıyı 's ile oluşturmak da
mümkündür.
2.3. (a/the) + isim + uzun tekil isim
- I met the
wife of the man who lent us the money.
2.4. all, both, each, either, neither,
none ile kullanılabilir.
a) all
(=hepsi de)
the
all + (of) + my/your/.. + isim/this/that
(these/..)
- All (of) my friends like
riding.
- I've all (of) the books.
- I've stopped believing all (of) that years ago.
İsmin belirleyici yapı (the, my,
..) taşımaması durumunda "of" kullanılmaz.
- All whisky is expensive
- All children can be naughty sometimes.
"you, us, them, .." kullanılması
durumunda sadece "all of" yapısı kullanılabilir.
- All of them enjoy dancing.
- All of you are wrong.
- They want to see all of us.
"All" yerine "every"
kullanılabilir. Ancak, "all of" yerine "every one of" gelir.
- He interviewed every one of us.
b) both (=ikisi de)
the
both + (of) my/your/ + isim/this/that
(these/..)
- Both (of) the cars broke down
before the start.
both + (of) + these/those +
(isim)
- Both (of) vases are antique.
both of + us/you/them
- Both of us were there.
both + isim
- Both children have been to
Rome.
c) each (=herbiri de)
each + tekil isim
- He is getting better each day.
the
each + (of) my/your/ + isim/this/that
(these/..)
- Each of his daughters is a
university graduate.
each of us/you/them
- The police will question each
of them.
d) either (= ya ... ya
da/ikisinden biri)
either + tekil isim
- Either day will do.
the
either + (of) my/your/ + isim/this/that
(these/..)
- Either of your friends is
welcome.
either of + us/you/them
- Either of you could do it.
e) neither (= ne ... ne de)
neither + tekil isim
- Neither job will meet his
requirements.
the
neither + (of) my/your/ + isim/this/that
(these/..)
- He said neither of the books
was suitable.
neither of + us/you/them
- Neither of us knows the correct
answer.
f) none (= hiçbiri de)
the
none + (of) my/your/ + isim/this/that
(these/..)
- None of the books was there.
none of us/you/them
- None of us knows the correct
answer.
3. Of ... , cümle
- Of late, I
haven't been feeling well.
Son zamanlarda, kendimi iyi hissetmiyorum.
- Of all the people applied, I
was found suitable for the post.
(=Out of all the people who applied ...)
Tüm başvuranlar içinde, ben işe uygun bulundum.
4. of + nitelik / nicelik belirten
kelime + isim
- It is of
no use to try and solve it.
- This is of great importance.
Bu yapıda, aslında, Türkçe'ye aktarım
esnasında yapılması gereken şey yapıdaki ismi, kendisinden önce
gelen ve nitelik/nicelik belirten kelimeyi de gözönünde
bulundurarak, sıfat haline getirmektir. Yani,
- It is of no
use to ...
yapısı
- It is
useless to .. ("of" kelimesini "to bear = ta??mak" ile
eşdeğer tutarak)
şeklinde, ya da
- This is of
great importance
cümlesi
- This is very
important
şeklinde ele alınmalı ve sonra Türkçe'ye aktarılmalıdır.
YÜKLEM +
(PREPOSITION) + YÜKLEM
1. Yüklem + (preposition) + yüklem
İngilizce'de çoğu yüklemin kendisine özgü bir ya da birkaç
"preposition"u vardır ve çeşitli farklı anlamlar oluşturur. Her
bir yüklemin hangi "preposition" ile kullanılıp hangi amacı
taşıdığı bilinemeyeceğine göre, tek çare olarak kullanılmakta
olan sözlük kalmaktadır.
İngilizce cümle oluştururken unutulmaması gereken bir kural,
"preposition"u izleyen yüklemin her zaman mutlaka "-ing" formu
taşıyacağıdır. Yani,
yüklem +
preposition + "-ing"
- I'm looking
forward to meeting him.
- They accused her of stealing a diamond necklace.
Ancak, örneğin
- I want to go
cümlesinde "to" kelimesinin ardından "-ing"
kullanılmamaktadır. Bunun nedeni "to" kelimesinin "want"
yüklemine ait, bu yüklemle her zaman kullanılan bir
"preposition" olmamasıdır.
2. except / but + yüklem
İstisna belirten kelimeler olan "except" ve "but"
kullanıldığı zaman, bunları izleyecek olan yüklem yalın halde,
"to" olmadan kullanılır.
- What can I do
but leave ?
3. Yüklem + Yüklem
Bir yüklem diğerine çeşitli yollarla bağlanabilir.
3.1. yüklem + "preposition" + yüklem
Yukarıda açıklandığı gibi.
3.2. yüklem + (to) + yüklem
Sınırlı sayıda yüklem bir başka yükleme "to" almadan
bağlanır.
- Can you help
me (to) lift this ?
3.3. yüklem + (nesne) + to + yüklem
- We hope to
complete it soon.
- I don't want you to go there.
3.4. yüklem + (so./so's) + "-ing"
- I like
playing the piano.
- I appreciate your helping my son.
3.5. yüklem ( = see/hear/..) + so./stg.
+ "do"/"doing"
- We saw him
leaving the house [1]
cümlesi ile
- We saw him
leave the house [2]
cümlesi arasında anlam açısından fark
bulunmaktadır. [1] numaralı cümlede "leave" yükleminin "-ing"
eklenerek kullanılması, konuşan kişinin olayın tümünü ya da bir
bölümünü gördüğünü anlatmaktadır. [2] numaralı cümlede ise
yüklemin "leave" olarak yalın kullanılması olayın tümünün
görüldüğünü anlatır.
- I caught them
stealing my bicycle.
- I smell something burning.
- I saw him enter the room, unlock a drawer, take out a
document, photograph it and put it back.
INFINITIVE
(= [TO] + YÜKLEM)
1. Edilgen (= Passive) yapılarda
1.1. "Present"
Bu yapıda "passive + to + yüklem"
- He is
believed to live in New York.
Onun New York'ta yaşamakta olduğuna inanılıyor
ya da "yüklem + to + passive"
- I didn't
expect to be invited
Davet edilmeyi beklemiyordum
kullanılmaktadır.
1.2. "Continuous"
"Progressive infinitive" olarak bilinen yapı "to be + -ing"
ile oluşturulur ve etken yapıda da kullanılabilir.
- It is nice
to be sitting here with you.
Burada seninle oturuyor olmak/oturmak güzel.
Bu yapıda "passive + to be + "-ing"
şeklinde kullanılabilir.
- He is
known to be writing his autobiography.
Hayat hikayesini yazmakta olduğu biliniyor.
1.3. "Past/Perfect"
"Perfect Infinitive" olarak bilinen yapı "to have + V3"
şeklinde oluşturulur.
- It is good
to have finished the day's work.
Günün çalışmasını Bu günün işlerini bitirmiş olmak güzel.
Bu yapıda "passive + to have + V3"
- He is
known to have visited this city
Bu şehri ziyaret etmiş olduğu biliniyor
ya da "to have been + V3"
- I'd like
to have been invited
Davet edilmiş olmayı isterdim
kullanılabilir.
2. "be" + to
2.1. "be" + the first/last/only/.. + isim + to + yüklem
- He was the
first man to cross the Channel.
Manş Denizi'ni ilk geçen insandı.
Bu yapı Türkçe'ye "-En + ilk/son/tek +
isim" şeklinde aktarılır.
2.2. "be" + to
Bu yapının kullanımı "will" ya da "should" ile aynıdır.
3. isim + to + yüklem = who/which will/would + yüklem
- He was to
have been the new ambassador but he fell ill.
Yeni büyükelçi olacaktı ama rahatsızlandı.
4. Why (not) + yüklem
Bu yapıda "to" kullanılmaz
- Why pay more
?
Neden daha fazla ödeyesin ki ?
- Why not leave now ?
Neden şimdi ayrılmayacak mışım ?
5. and / or / except / but / than +
yüklem
Bu yapılarda "to" gereksizdir.
- I told him to
lie down and rest.
- I'd rather stay than go.
6. "do" + (to) + yüklem
- All I did was
to lend him a hand.
Tek/Tüm yaptığım ona yardım etmekti.
- What a computer does is (to)
process the data for you.
Bir bilgisayarın yaptığı iş bilgiyi senin/bizim için
işlemektir.
7. To my/his/.. + sıfat / isim, cümle
- Their
rejection of the offer surprised me,
- I was surprised by their rejection of the offer,
- What surprised me was their rejection of the offer,
cümlelerinden her birinde "teklifin onlar
tarafından reddedilmesi" olayı konuşan kişiyi şaşırtmıştır. Kimi
zaman, tepkiyi anlatan yapı cümlenin dışına çıkarılabilmektedir.
Bu durumda da
- To my
surprise, they rejected the offer
şeklinde bir cümle ortaya çıkmaktadır. Bu
yapıda en sık
regret,
annoyance, relief, surprise, horror, delight
isim ve sıfatları ve bunların yakın
anlamlarını taşıyan isim ve sıfatlar kullanılır.
Çeviri söz konusu olduğunda
- Benim
hayretime/şaşkınlığıma
türü bir çeviri yanlış olur. Bunun yerine,
"To" ile başlayan bölümü ayrı bir cümle gibi ele almak daha
anlamlı olacaktır.
- Şaşırdım
kaldım. Teklifi reddettiler.
Bu yapı ile ilgili şu örnekler de
verilebilir:
- To my mind,
their rejection of the offer was a surprise.
(Benim açımdan, ...)
- To a man of his age, such
changes are unacceptable.
(Onun yaşındaki biri için, ...)
8. "be" + sıfat + to + yüklem
- He is hard to
satisfy.
(=It is hard to satisfy him.)
Onu memnun etmek zor.
- This violin is excellent to
play Mozart on.
Bu keman Mozart çalmak için kusursuz. /Bu kemanla Mozart
kusursuz çalınır.)
GERUND (=
-ING)
1. Instead of + "-ing"
- Instead of
studying, he spent the night watching TV.
Ders çalışacağına, geceyi televizyon izleyerek geçirdi.
Bu yapı Türkçe'ye "yüklem + -EcEğIne/-EcEğI
yer(d)e ile aktarılır.
2. without + "-ing"
- Without
saying a word, he left.
Tek kelime etmeden gitti.
Bu yapı Türkçe'ye "yüklem + - mEdEn / -
mEksIzIn" ile aktarılır.
3. by + - "ing"
- You can open
the lid by turning the handle.
Kulpu çevirerek kapağı açabilirsiniz.
Bu yapı Türkçe'ye "yüklem + - ErEk" ile aktarılabilir.
"INFINITIVE" VE "GERUND": ÖZNE KONUMUNDA
1. Giriş
"Infinitive" terimi "yüklem + to" yapısını, "gerund" terimi
ise "yüklem + -ing" yapısını anlatmaktadır.
2. Kullanım
2.1. Özne olarak kullanım
İngilizce'de, artık pek güncel olmayan bir şekilde,
"infinitive" cümlenin öznesi olarak kullanılmakta idi.
- To err is
human, to forgive is divine.
Günümüz İngilizce'sinde, cümleye yüklem ile
başlanması gerekiyorsa, "gerund" yapı kullanılması daha ya da en
iyisi "It ..." yapısının kullanılması doğru olur. Bu durumda,
- To make
mistakes is easy
yerine
- It is easy to
make mistakes
cümlesi kullanılabilir.
2.2. Belirgin eylemler
Belirgin bir eylemden sözedildiğinde "infinitive" özne olarak
kullanılabilir. Yine de en iyisi "It ..." kullanmaktır.
- To sell my
car was difficult.
- It was difficult to sell my car.
Genel bir eylemden sözedildiğinde de
"gerund" özne olarak kullanılabilir. Yine de en iyisi,
"infinitive" yapıda da olduğu gibi, "It ..." kullanmaktır.
- Selling
insurance is a boring job.
- It is a boring job to sell insurance.
2.3. Zaman ve Neden belirtmede
"Infinitive" ve "gerund" özne olarak kullanılabildikleri gibi
zaman ve neden belirtmekte de kullanılabilirler.
PROP "IT"
1. Tanım
Cümlenin öznesi bir "infinitive clause"
- To meet you
is nice
ya da "that-clause"
- That she is
here at this time of the day is strange
olduğunda, bu yapıların yerini Prop "It"
yapısı alabilir:
- It is nice to
meet you.
- It is strange that she is here at this time of the day.
- It is difficult to guess the
meaning.
- It is surprising that she is so late.
- It was claimed that he was murdered.
2. Kullanım
2.1. Özne durumunda
a) Önem
belirtmede
- It is essential to book in
advance.
Önceden yer ayırtmak gerek.
- It is vital that this plan is
followed.
Bu planın izlenmesi şart.
b) Zorluk belirtmede
- It is difficult for him to
change his mind.
Fikrini değiştirmesi zor.
c) Olasılık belirtmede
- It is likely that we'll be a
bit late.
Muhtemelen biraz geç kalacağız.
- Is it possible to go by road ?
Karayolu üzerinden gitmek mümkün mü ?
d) Fayda belirtmede
- It is pointless to argue with
him.
Onunla tartışmak yararsız.
e) Normallik ve Geleneksellik
belirtmede
- It is unusual to see snow in
this season.
Bu mevsimde kar görmek alışılmadık birşey.
- Is it customary to tip the
driver here ?
Buralarda şoföre bahşiş vermek adetten midir ?
f) Süre belirtmede
- It takes eight hours to get to
Istanbul.
İstanbul'a gidiş sekiz saat tutuyor.
g) Duygusal tepki belirtmede
- It was really surprising to see
him.
Onu görmek gerçekten şaşırtıcıydı.
- It shocked me that he didn't
know.
Onun bilmemesine hayret ettim.
h) Gerçeği belirtmede
- Is it true that she is leaving
tomorrow ?
Yarın gideceği doğru mu ?
i) Uygunluk belirtmede
- It'll be best to leave early.
Erken ayrılmak en iyisi.
j) Bir fikrin doğuşunu, akla
gelişini belirtmede
- It occurred to me that I'd left
the keys at home.
Anahtarları evde unuttuğumu farkettim.
k) Görünümden elde edilen
fikri belirtmede
- It seems that we are in for a
change.
Görünüşe bakılırsa bizi bir değişiklik bekliyor.
l) Putative "should" ile
- It is interesting that you
should think this way.
Bu şekilde düşünmen ilginç.
m) Çeşitli kullanımlar
A) It + for + isim + to + yüklem
- It is better for you wait here.
Burada beklemen daha iyi olur.
- It is essential for the pages
to be read before the weekend.
Sayfaların hafta sonundan önce okunması şart.
B) It + "-ing"
- It was nice meeting you.
Seninle tanıştığımıza evindim.
- Is it worth reserving a seat ?
Yer ayırtmaya değer mi ?
- It is no use trying to argue with him.
Onunla tartışmaya çalışmak gereksiz.
C) It ... + (as) if / though
- It looks as if it will rain.
Görünüşe bakılırsa yağmur yağacak.
- It will be a pity if we have to
leave the project half-completed.
Projeyi yarı tamamlanmış halde bırakmak zorunda kalırsak
yazık olacak.
D) It ... + (preposition) + isim
(= Cleft cümle)
- It was my mother who threw an
egg at the President yesterday.
Dün Başkan'a yumurta fırlatan kişi annemdi.
E) It + "be" + (not) + until /
before
- It was before the war that we
knew what extravagance was.
Bonkörlüğün anlamını savaştan önce bilirdik.
2.2. Nesne durumunda
Normalde, nesne ile ilişkili bir sıfat bulunması durumunda
kullanılır.
- George made
it clear that he disagreed.
George aynı fikirde olmadığını açıkça belirtti.
- I thought it peculiar that she
hadn't written.
Yazmaması bana çok garip geldi.
- I think it important that we
should keep calm.
Bence sakin durmamız önem taşımakta.
"Owe" ve "leave" yüklemleri ile de
kullanılabilir.
- We owe it to
you to save our daughter.
Kızımızın kurtulmasını sana borçluyuz.
- We leave it to you to choose.
Seçimi sana bırakıyoruz.
"PUTATIVE"
VE "TENTATIVE" SHOULD
"Should" yardımcı yüklemi "gereklilik" belirtmesinin yanısıra
bazı yapılarda bunun dışınnda anlamlar yüklenmektedir. Bu
bölümde ele alınan yapıların hiçbirinde, dikkat edileceği gibi,
"should" yardımcı yüklemi "gereklilik" anlamını
taşımamaktadır.
1. Conditional clause ile
Düşük bir olasılık belirtmek için "in case", "lest", ya da
"if" ile kullanılır.
- I'll go and
get some more beer in case Bill should come.
- He was cautious lest he should make a mistake.
- If you should see him, tell him to see me.
"If" ile kullanımında devrik yapı
oluşturabilir.
- Should you
see him, tell him to see me.
2. "So that" ve "in order that" ile
- He turned the
volume down so that we should hear him.
Onu duymamız için sesi kıstı.
Bu kullanımda "should" yerine "could/would"
gibi yardımcı yüklemler de kullanılabilir. Çeviri açısından,
"could" kullanıldığında "-EbIl" takısının eklenmesi dışında,
hiçbir değişiklik oluşmaz.
3. Zorunluluk ya da önem belirtmede
Zorunluluk, önem ve tercih belirten
agree, demand,
marvel, regret, advise, desire, move, rejoice, allow, determine,
ordain, request, arrange, enjoin, order, require, ask, ensure,
pledge, resolve, beg, entreat, play, rule, command, grant,
prefer, stipulate, concede, insist, pronounce, suggest, decide,
instruct, propose, urge, decree, intend, recommend, vote, wonder
yüklemleri ve
absurd, better,
just, ridiculous, advisable, concerned, ludicrous, right,
amazing, eager, natural, strange, annoying, essential,
necessary, surprising, anxious, important, odd, vital
sıfatları ile kullanılır. Kimi zaman,
aşağıda verilen üçüncü örnek cümlede olduğu gibi, "should"
atılır ve yüklem yalın kalır. Çeviri açısından "should"
kelimesinin olması ya da olmaması bir değişiklik getirmez.
- He insisted
that the contract should be read aloud.
- We recommend that you wait until the rain stops.
should leave
- People are demanding that she leave (AmE) the company.
leaves(BrE)
- It is amazing that she should confess the murder.
DEVRİK YAPI
(= INVERSION)
1. Tanım
Cümle içindeki normal yapının (S+V+O) vurgu sağlamak amacı
değiştirilmesidir. Bu yapıda ya yardımcı yüklem [1] (asıl
yüklemin "be" olması durumunda yüklemin kendisi [2]) ya da
özneyi niteleyen sıfat [3] öznenin önünde yer almaktadır.
- We came late,
and so did he. [1]
- We are here, and so is he. [2]
- Tired as he was, he went on walking. [3]
2. Kullanım
Aşağıdaki kullanım örneklerinde gösterilen kelime ve yapılar,
cümle içinde bu örneklerde verilen konumlarında (cümle başında
vs.) olmaları durumunda sadece devrik yapıda
kullanılabilmektedir. Örneğin,
- You can
nowhere find a better friend
cümlesinde "never" kelimesi cümlede
ortalarda yer almaktadır ve cümlede devrik yapı söz konusu
değildir. Oysa "never" kelimesi 9.2.1 maddesinde de ele alındığı
gibi, cümlenin başına alındığında, daima devrik yapı ile
kullanılır.
- Nowhere can
you find a better friend.
Devrik yapıların Türkçe'ye aktarımı
esnasında, mümkünse, devrik yapının sağladığı vurgunun
verilmesine çaba göstermek gerekir.
2.1. Zaman ve yer belirten yapılar ile
Zaman ve yer belirten
at no time,
hardly ... when, never, no sooner ... than, not till, nowhere,
only, only after, only then/when, rarely, scarcely, scarcely ...
when, seldom
yapıları ile kullanılır.
- At no time
was he aware of the facts.
Hiç bir zaman, gerçeklerin farkında değildi.
- Hardly/Scarcely had I said
hello when he punched me.
Daha yeni merhaba demiştim ki beni yumrukladı.
- Never before have I received
such a nice present.
Daha önce hiç bu kadar güzel bir hediye almam??tım.
- No sooner had I said hello than
he punched me.
Daha yeni merhaba demiştim ki beni yumrukladı.
- Not till he got home did he
understand what the joke was.
Ne zamanki eve vardı, ancak o zaman espriyi anlayabildi.
/Eve varana kadar espriyi anlayamadı.
- Nowhere can you find a better
servant.
Hiçbiryerde (bundan) daha iyi bir hizmetçi bulamazsın.
- Only here do they sell octopus
meat.
Ahtapot eti sadece burada satılır.
- Only after a year did she start
to talk to me again.
Ancak bir yıl sonra benimle yeniden konuşmaya başladı.
- Only then did I see that the
plan was faulty.
Planın hatalı olduğunu ancak o zaman anladım.
- Rarely could we get fresh
bread.
Taze ekmek bulmak bir mucizeydi.
- Scarcely / Seldom had he been
late.
Hemen hiç geç kalmamıştı.
2.2. Koşul belirten yapılar ile
Koşul belirten
in no
circumstances, in no way, only by, only this way, only when, on
no account, under no circumstances
yapıları ile kullanılır.
- In / Under no
circumstances are we authorised to seal this document.
Hiçbir koşulla bu belgeye damga vurmaya yetkili değiliz.
- In no way can your money be
refunded.
Paranız hiçbir koşulla geri ödenemez.
- Only in this way were we able
to make the car start.
Arabayı sadece bu şekilde çalıştırabildik.
- Only by pushing were we able to
start the car.
Arabayı ancak iterek çalıştırabildik.
- Only when he became ill did he
appreciate the central heating.
Ne zamanki hastalandı, merkezi ısıtmanın kıymetini o
zaman anladı.
- On no account are people
allowed to eat in the theatre building.
Hiçbir şekilde tiyatro binasında yiyecek yenemez.
2.3. Not only, so, neither, nor
ile
- Not only did
they steal his money, but they also beat him.
Sadece parasını çalmakla kalmadılar, bir de
dövdüler.
- We all like horror films, and
so does my father.
Hepimiz korku filmlerinden hoşlanıyoruz; babam da.
- "I'm not hungry."
- "Neither / Nor am I."
- He didn't protest, nor did he
say a single word.
Protesto etmediği gibi tek bir kelime de etmedi.
2.4. so / such ... that ile
- So delicious
was the meal that we couldn't help wondering whether it was
really Jane who had cooked it.
Yemek o kadar lezzetliydi ki bir an yemeği yapanın
gerçekten de Jane olup olmadığını merak ettik.
2.5. Yer belirten "preposition"lar ile
- In came Tom.
(Ve) içeri Tom girdi.
- Up jumped two large dogs.
Yukarı iki iri köpek zıpladı.
- Round the corner walked a
policeman.
Bir polis memuru köşeyi döndü.
- Under the table was lying a
huge dog.
Masanın altında koskoca bir köpek yatıyordu.
2.6. Comparative clause ile
- His answer
was shameful; equally regrettable was his behaviour.
Verdiği yanıt utanç vericiydi - davranışı da bir okadar
üzücüydü.
- A year ago two crashes occurred
at the corner, and more recently has come the news of a third.
Bir yıl önce bu köşede iki kaza oldu, ve şu yakınlarda
bir üçüncüsünün haberi geldi.
2.7. Condition clause ile
- Should there
be a delay, call me.
Bir gecikme olursa beni ara.
- Had we known about your coming,
we could have met you at the airport.
Gelişinden haberimiz olsaydı seni havaalanında
karşılardık.
2.8. Concession clause ile
- Hard as you
may study, I doubt you'll pass.
Ne kadar çok çalışsan da geçeceğinden kuşkuluyum.
2.9. Reason clause ile
- Tired as he
was, he stopped walking.
Yorgun olduğu için yürümeyi kesti.
2.10. Similarity and Comparison
clause ile
- Tom was a man
of power, as had his father been.
Eskiden babasının olduğu gibi Tom da kudretli bir adamdı.
2.11. Çeşitli sıfatlarla
- Little did we
imagine that the whole Soviet Union would collapse.
Sovyetler Birliği'nin çökeceği aklımızdan bile geçmezdi.
ANY / EVERY
(ONE/BODY/THING/WHERE
1. Any
"Any" aşağıdaki anlamlarda kullanılabilir.
- I haven't got
any brothers.
Hiç erkek kardeşim yok.
olumsuz
yapı/anlam + any = hiç
- I can eat
anything.
Ne olsa yiyebilirim.
olumlu
yapı/anlam + any = ne olursa olsun/herhangi bir
Bundan ötürü,
- Nobody
can ride this horse.
Bu ata hiçkimse binemez.
- Anybody can ride this
horse.
Bu ata isteyen herkes/kim istese binebilir.
- In Turkey, anybody can be a
taxi driver.
2. Every
"Every" kelimesinin, çeviri açısından, bir tek aşağıda
değinilen kullanımı önem taşımaktadır.
- Not
everyone knows this formula.
Bu formülü herkes bilmez.
Örnek cümlede de görüldüğü gibi, bu yapı olumsuz yüklem ile
Türkçe'ye aktarılmaktadır.
|